Gelişmekte olan ülkeler, ekonomik kalkınma sürecinde pek çok yapısal zorlukla karşı karşıyadır. Sermaye yetersizliği, gelir dağılımındaki adaletsizlik, finansal hizmetlere erişimdeki eşitsizlikler ve kırılgan sosyal yapılar bu zorlukların başında gelir. Bu tablo karşısında, alternatif finansman yöntemleri ve toplum temelli modeller, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmada önemli araçlar olarak öne çıkmaktadır. Bu bağlamda kooperatif finansmanı, hem kapsayıcı ekonomik büyüme hem de toplumsal dayanışma açısından büyük bir potansiyel sunmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde kooperatif finansmanı ile ekonomik büyüme arasındaki ilişki, geleneksel finans sisteminin dışında kalan kitlelere ulaşılması ve üretim gücünün tabana yayılması bakımından son derece stratejik bir önem taşımaktadır.
Kooperatifler, bireylerin ekonomik olarak güçlenmelerini sağlayan demokratik yapılar olması nedeniyle sadece birer işletme modeli değil, aynı zamanda kalkınma araçlarıdır. Bu yapıların finansmanı ise hem içeriden üye katkılarıyla hem de dış desteklerle sağlanabilmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde, özellikle mikro düzeyde faaliyet gösteren kooperatifler, yerel kaynakları harekete geçirme ve bu kaynakları kolektif yatırımlara dönüştürme noktasında etkili bir rol üstlenmektedir. Bu sayede düşük gelirli bireylerin ve küçük üreticilerin üretim kapasiteleri artmakta, pazarlara erişimleri kolaylaşmakta ve gelir düzeyleri yükselmektedir. Dolayısıyla kooperatifler aracılığıyla sağlanan finansman, yalnızca bireysel ekonomik refahı değil, aynı zamanda makro ölçekte ekonomik büyümeyi de olumlu yönde etkilemektedir.
Kooperatif finansmanı, gelişmekte olan ülkelerde finansal kapsayıcılığın sağlanmasında önemli bir işlev görmektedir. Geleneksel bankacılık sisteminin erişemediği bölgelerde, özellikle kırsal alanlarda ve alt gelir gruplarında, kooperatifler düşük faizli krediler, ortak tasarruf sistemleri ve üretim teşvikleri yoluyla ekonomik hareketliliği artırmaktadır. Bu sistem aynı zamanda riskin paylaşıldığı ve dayanışmanın esas alındığı bir finansman modeli sunduğu için, ekonomik kriz dönemlerinde daha dirençli yapılar oluşturulmasına da katkıda bulunur. Gelişmekte olan ülkelerde görülen ekonomik dalgalanmalar karşısında kooperatiflerin istikrarlı yapıları, toplumsal dengenin korunmasında etkili bir araç haline gelir.
Kooperatiflerin büyümeye katkısı sadece finansal destekle sınırlı değildir; aynı zamanda istihdam yaratılması, eğitim olanaklarının yaygınlaştırılması ve yerel üretimin desteklenmesi gibi birçok boyutu kapsar. Örneğin, tarımsal kooperatifler sayesinde çiftçiler daha uygun fiyatlarla girdi temin edebilmekte, ürünlerini daha yüksek fiyatla pazarlayabilmekte ve böylece gelirlerini artırabilmektedir. Bu da yerel ekonomilerin güçlenmesine ve daha dengeli bir büyüme sürecine katkı sağlar. Kooperatif finansmanının en çarpıcı özelliği ise, büyümenin meyvelerini daha adil bir şekilde dağıtabilmesidir. Zira bu model, merkezi sermaye birikimini değil, tabana yayılan ekonomik güçlenmeyi esas alır.
Elbette kooperatif finansmanının gelişmekte olan ülkelerde etkili olabilmesi için bazı ön koşulların sağlanması gerekir. Hukuki altyapının sağlam olması, kooperatiflerin şeffaf ve hesap verebilir yapılarla yönetilmesi, üyelerin finansal okuryazarlığının artırılması ve devletin bu yapıları teşvik eden politikalar geliştirmesi bu ön koşulların başında gelir. Ayrıca kooperatiflerin dış finansmana erişimini kolaylaştıracak uluslararası iş birlikleri ve kalkınma fonlarının da rolü büyüktür. Tüm bu unsurlar bir araya geldiğinde, kooperatif finansmanı hem yerel ekonomik potansiyelin açığa çıkmasına hem de ülke genelinde dengeli bir büyümenin sağlanmasına zemin hazırlar.
Sonuç olarak, gelişmekte olan ülkelerde kooperatif finansmanı ile ekonomik büyüme arasındaki ilişki, geleceğin kalkınma stratejileri açısından büyük bir değer taşımaktadır. Bu model sadece ekonomik rakamları değil, aynı zamanda toplumsal refahı ve dayanışmayı da büyütür. Kooperatifler aracılığıyla yaratılan finansal sistem, insanı merkeze alan, katılımcı ve adil bir kalkınma anlayışının temsilcisidir. Eğer amaç daha kapsayıcı ve sürdürülebilir bir büyüme ise, kooperatifler bu yolculukta ihmal edilmemesi gereken en güçlü halkalardan biridir.