Borsa, dışarıdan bakıldığında grafiklerin dans ettiği, rakamların konuştuğu, kazanmanın ihtimallerle ölçüldüğü büyüleyici bir evren gibi görünür. Ancak bu dünyada en büyük düşman ne piyasa dalgalanmalarıdır ne de ani çöküşler… Asıl tehlike, yatırımcının zihnindedir: Bildiğini sandıkları!
Yatırım dünyasında sıkça karşılaşılan bir tuzak vardır: Sahte bilgi güveni. İnsan beyni bir bilgiye sahip olduğunu düşündüğünde, o konuda derinleşme gereği duymaz. Hele ki bu bilgi, kulaktan dolma, sosyal medyada sıkça paylaşılan ya da “herkes böyle yapıyor” anlayışıyla edinilmişse, tehlike daha da büyür. Borsada yatırım yapan pek çok kişi, bu sahte güvenin etkisiyle hareket eder ve ne yazık ki bunun bedelini ağır öder.
“Bir hisse sürekli yükseliyorsa daha da yükselecektir”, “X şirketi çok büyük, batmaz”, “Yatırım uzun vadede her zaman kazandırır” gibi kalıplaşmış söylemler, bilgi gibi görünse de aslında çoğu zaman sadece varsayımdır. Bu varsayımlar, gerçek bilgi ile karıştırıldığında yatırımcının karar mekanizmasını çarpıtır. Hisseler sadece büyüklüğe değil, sektörel trendlere, global risklere, yönetim kalitesine ve piyasa beklentilerine bağlı olarak değer kazanır ya da kaybeder. Ama yatırımcı, sadece geçmiş performansa ya da popüler algılara bakarak karar verdiğinde, bilinçsizce risk almış olur.
Borsada zarar edenlerin çoğu, bilgisiz oldukları için değil, bildiklerini sandıkları şeyler yüzünden kaybeder. Teknik analiz bilmeden grafik okumaya çalışmak, bilanço okumayı bilmeden şirket seçmek, risk yönetimini önemsemeden tüm sermayeyi tek bir pozisyona yatırmak… Bunların hepsi birer “sandığın ama bilmediğin” örnekleridir. Çünkü bilgi sadece edinmekle değil, onu anlayıp doğru yorumlamakla değer kazanır.
Dahası, insan egosu da bu süreçte önemli bir rol oynar. Bir hissede zarar eden bir yatırımcı, kendi hatasını kabul etmek yerine, piyasanın “yanlış” hareket ettiğini düşünebilir. Bu da öğrenmeyi engeller. Halbuki borsada kalıcı başarı, sürekli öğrenmeyi ve kendini sorgulamayı gerektirir. Bilmediğini fark eden kişi gelişir, ama bildiğini sanan yerinde sayar. Borsa, yerinde sayanlara karşı oldukça acımasızdır.
Bu nedenle yatırımcılar, bilgi kaynaklarını sürekli gözden geçirmeli, sorgulamalı ve “Bu konuda gerçekten ne kadar biliyorum?” sorusunu sık sık kendine sormalıdır. Çünkü finansal okuryazarlık, sadece terimleri bilmek değil, o terimlerin arkasındaki mantığı ve bağlantıları da kavrayabilmektir.
Sonuç olarak, borsada gerçek tehlike bilgi eksikliği değil, yanlış bilgiyle hareket etmektir. Ama daha da tehlikelisi, o yanlış bilgilerin doğru olduğunu sanmaktır. Kendine güven elbette önemlidir, ancak o güvenin temeli sağlam bilgiye dayanmıyorsa, bu cesaret bir kumara dönüşür. Borsa, kumar oynayanları değil, stratejisi olanları ödüllendirir.
Unutmayın: Bildiklerinizi değil, bildiğinizi sandıklarınızı sorguladığınızda gerçek yatırımcı olmaya bir adım daha yaklaşmışsınız demektir.