Savunmadan Sağlığa: Yerli Üretimin Önemi

Son yıllarda yaşanan küresel krizler, ulusların savunma ve gibi stratejik alanlarda dışa bağımlılığın ne denli riskli olabileceğini gözler önüne serdi. Pandemi sürecinde tıbbi malzeme sıkıntısı çeken ülkeler, -Ukrayna savaşının enerji ve savunma arzında yarattığı belirsizlikler, bir gerçeği yeniden hatırlattı: Yerli üretim, bir tercih değil, zorunluluktur. Peki, savunmadan sağlığa bu denli hayati sektörlerde kendi kaynaklarımıza dayanmak neden bu kadar kritik?

Savunma Sanayii: Bağımsızlığın Kalesi

Savunma, bir ülkenin egemenliğini korumanın temel taşıdır. Ancak silah ve ithalatına bağımlı bir ülke, siyasi ve ekonomik baskılara açık hale gelir. Örneğin, 1970’lerde ‘nin Türkiye’ye uyguladığı silah ambargosu, yerli savunma sanayii için bir dönüm noktası oldu. Bugün Türkiye, insansız hava araçları (İHA) gibi alanlarda dünya liderlerinden biri. Bayraktar TB2’lerin Libya, Karabağ ve Ukrayna’daki etkinliği, yerli teknolojinin küresel dengeleri nasıl değiştirebileceğinin kanıtı.

Savunmada yerli üretim sadece askeri başarı değil, aynı zamanda teknolojik özgürlük demek. Milli Muharip Uçak (MMU) projesi veya Altay tankı gibi girişimler, Ar-Ge’ye yapılan yatırımla desteklendiğinde, sivil alanlara da yenilikçi çözümler sunabiliyor. ASELSAN’ın iletişim sistemleri veya ROKETSAN’ın füze teknolojileri, savunma odaklı Ar-Ge’nin ekonomide yarattığı katma değerin somut örnekleri.

Sağlık: Pandeminin Öğrettiği Acı Ders

COVID-19 salgını, sağlık ündeki küresel bağımlılığın ne denli kırılgan olduğunu gösterdi. Maskeden solunum cihazına, aşıdan ilaç ham maddesine kadar pek çok ürün için ülkeler birbirleriyle yarıştı. Örneğin, İtalya ve İspanya’da yoğun bakım üniteleri yetersiz kalırken, Türkiye yerli solunum cihazı (Ventera) üretimini hızlandırarak kritik bir ihtiyacı karşıladı. Benzer şekilde, TURKOVAC aşısıyla yerli üretim kapasitesini güçlendiren adımlar, sağlıkta özerkliğin önemini vurguladı.

Sağlıkta yerli üretim, sadece kriz anlarında değil, günlük hayatta da hayat kurtarıyor. İlaç ve tıbbi cihaz üretimi, dışa bağımlılığı azaltarak fiyat istikrarı sağlıyor ve erişimi kolaylaştırıyor. Örneğin, Türkiye’nin ilaç ham madde üretim tesisleri (YİTAM), stratejik ilaçların temininde dış faktörlere bağımlılığı azaltmayı hedefliyor.

Ekonomik Güçlenme ve

Yerli üretim, savunma ve sağlıkla sınırlı değil. Yerli TOGG’un yarattığı sinerji, yan sanayisinden yazılım sektörüne kadar binlerce istihdam alanı açtı. Benzer şekilde, savunma sanayiinde çalışan 75.000’den fazla mühendis ve teknisyen, ülkenin beşeri sermayesini güçlendiriyor. Yerli üretim, cari açığı azaltırken, rezervlerinin korunmasına da katkı sağlıyor.

Zorluklar ve Çözüm Önerileri

Elbette yerli üretim yolculuğu zorluklardan azade değil. Teknoloji transferi, nitelikli insan kaynağı eksikliği ve uluslararası rekabet, önemli engeller. Ancak bu engeller aşılamaz değil. Devlet desteği, üniversite-sanayi iş birlikleri ve Ar-Ge teşvikleri kilit rol oynuyor. Örneğin, Teknofest gibi girişimler gençleri teknolojiye teşvik ederken, destekleri start-up’ları canlandırıyor.

Ayrıca, “yerli” ve “milli” kavramlarının kaliteyle bütünleşmesi şart. Tüketicinin yerli ürüne güvenmesi için standartların yükseltilmesi, uluslararası sertifikasyon süreçlerine uyum sağlanması gerekiyor.

Sonuç: Stratejik Bir Zorunluluk

Savunma ve sağlık, bir ülkenin ayakta kalmasını sağlayan iki temel direk. Bu alanlarda kendi kendine yetebilmek, jeopolitik bağımsızlığın yanı sıra ekonomik direnci de artırıyor. Türkiye’nin son 20 yılda savunma sanayiinde kat ettiği mesafe, bunun mümkün olduğunu gösteriyor. Ancak yol uzun: Sağlıkta ilaç ve tıbbi cihaz üretimi, tarımda tohum, enerjide yenilenebilir kaynaklar gibi alanlarda da aynı kararlılık gerekiyor.

Yerli üretim, “milli bir dava” olarak ele alınmalı. Bunun için sadece devletin değil, özel sektörün, akademinin ve vatandaşların da sorumluluk alması şart. Unutulmamalıdır ki, özgürlük ancak kendi ayakları üzerinde duran toplumların hakkıdır.