Norveç Varlık Fonu: Başarı Modelinden Tedirgin Bekleyişe

Dünyanın en büyük egemen varlık fonlarından biri olan Norveç Varlık Fonu, uzun yıllardır yatırım modeli, etik tercihleri ve kamuya sağladığı katkılarla örnek gösteriliyor. Ancak son dönemde artan eleştiriler, fonun geleceğine dair soru işaretlerini de beraberinde getiriyor. 1,8 trilyon dolarlık büyüklüğe ulaşan bu dev yapı, hem küresel ekonomideki dalgalanmalardan hem de iç politika baskılarından etkilenmeye başlamış durumda.

Fonun kuruluş hikâyesi, 1969’da Kuzey Denizi’nde petrol ve doğalgaz rezervlerinin keşfine dayanıyor. Norveç yönetimi, bu doğal zenginliklerin “kaynak laneti”ne dönüşmesini engellemek için sektöre ağır vergiler getirerek elde edilen gelirleri fona aktardı. Bu strateji, Norveç’in petrol zengini bir ülke olmasına rağmen finansal istikrarını ve şeffaf yönetim anlayışını korumasını sağladı. 1996’da ilk sermaye transferi yapıldıktan sonra büyüyen fon, 2006’da “Ulusal Emeklilik Fonu Küresel” adını aldı ve Norveç Merkez Bankası bünyesindeki NBIM tarafından yönetilmeye başlandı.

Fonun yatırım stratejisi, Norveç ekonomisini aşırı değerli para birimi ve enflasyon baskısından korumayı amaçlıyor. Bu nedenle yatırımlar, Norveç dışında ve büyük ölçüde pasif stratejiye bağlı olarak gerçekleştiriliyor. Bugün fonun yaklaşık yüzde 70’i hisse senetlerinde, yüzde 30’u ise sabit getirili menkul kıymetlerde bulunuyor. FTSE Global All Cap endeksi çerçevesinde 8.700 şirkette yatırımı bulunan fon, dünya borsalarındaki şirketlerin yaklaşık yüzde 1,5’ine sahip.

Ancak bu model artık sorgulanıyor. 2025’in ilk çeyreğinde ABD’nin uyguladığı gümrük tarifeleri nedeniyle fon yaklaşık 40 milyar dolar kaybetti. Bu durum, özellikle fonun ABD’ye olan yüksek bağımlılığını yeniden tartışmaya açtı. Norveç’te bazı politikacılar yatırımların Avrupa’ya yönlendirilmesini ve fonun özel sermaye gibi daha esnek yatırım alanlarına açılmasını savunuyor. Fakat özel sermaye yatırımlarının yüksek işlem maliyetleri ve şeffaflık sorunları nedeniyle bu adım şimdilik geri çevrildi.

Fonun etik yatırım politikaları ise dünya çapında takdir topluyor. 2004’ten beri yürürlükte olan bu politika, insan hakları ihlalleri, çevre yıkımı, yolsuzluk ve bazı hassas sektörlerde faaliyet gösteren şirketleri dışlama esasına dayanıyor. 2024 yılı sonu itibarıyla bu gerekçelerle 67 şirket fondan çıkarıldı. Fon, yalnızca yatırım yapmamakla kalmıyor; aynı zamanda şirketlerin genel kurullarında oy hakkını kullanarak yönetişim süreçlerine etki etmeye çalışıyor. Haziran 2024’te Elon Musk’ın 56 milyar dolarlık maaş paketine karşı oy kullanılması bu stratejinin en çok dikkat çeken örneklerinden biri oldu.

Norveç Varlık Fonu, yalnızca finansal değil, aynı zamanda sosyal bir araç olarak da işlev görüyor. Fonun gelirleri sayesinde Norveç vatandaşları ücretsiz eğitim, sağlık hizmetleri ve çocuk bakımı gibi sosyal devlet olanaklarından faydalanabiliyor. 2024 yılında fonun gelirleri, ülke bütçesinin yüzde 20-25’ini oluşturdu. Bu durum, fonun sadece ekonomik değil, aynı zamanda toplumsal bir sigorta mekanizması olarak görüldüğünü ortaya koyuyor.

Ne var ki, bu finansal konforun bir bedeli var. Bazı ekonomistler, Norveç toplumunun fona aşırı bağımlı hâle geldiğini ve bu durumun ekonomik üretkenlik üzerinde olumsuz etkiler yarattığını savunuyor. OECD verilerine göre Norveç’in verimlilik artışı son 20 yılda diğer gelişmiş ülkelere kıyasla gerilemiş durumda. Bu da fonun “rahatlatıcı etkisinin” uzun vadede ekonomik dinamizmi körelttiği endişesini doğuruyor.

Sonuç olarak, Norveç Varlık Fonu’nun bugüne kadar sunduğu başarı hikâyesi, artık yeni sınamalarla karşı karşıya. Küresel jeopolitik belirsizlikler, ABD piyasalarına olan yoğun bağımlılık, iç siyasette artan değişim talepleri ve toplumun refaha alışmış yapısı; fonun geleceğini şekillendirecek temel faktörler olarak öne çıkıyor. Norveç’in bu dev yapıyı hem etik hem de stratejik düzlemde nasıl evrimleştireceği, sadece kendi refahı değil, küresel yatırım anlayışları açısından da belirleyici olabilir.