Günümüz ekonomik koşullarında çalışanların alım gücü, enflasyon ve vergi politikalarının etkisiyle giderek zayıflıyor. Bu durum, “mali sürüklenme” kavramını gündeme taşıyor. Mali sürüklenme, gelir artışlarının enflasyon karşısında erimesi ve aynı zamanda bireylerin daha yüksek vergi dilimlerine geçerek reel gelir kaybına uğraması anlamına geliyor. Bu yazıda, enflasyon, vergi dilimleri ve çalışanların bu süreçte yaşadığı mağduriyetleri ele alarak çözüm önerilerini tartışacağız.
Enflasyon ve Alım Gücü Kaybı
Türkiye gibi yüksek enflasyonla mücadele eden ülkelerde, çalışanların maaşları her ne kadar artırılsa da bu artışlar genellikle enflasyonun gerisinde kalıyor. Özellikle temel gıda, kira ve enerji maliyetlerindeki artış, maaşların erimesine neden oluyor. Çalışanlar, aynı maaşla geçen yıl alabildikleri ürünlerin yalnızca bir kısmını alabilir hale geliyor. Bu durum, yaşam standartlarının düşmesine ve ekonomik adaletsizliğin artmasına yol açıyor.
Vergi Dilimleri ve “Gizli Vergi” Etkisi
Vergi dilimleri, çalışanların gelir düzeyine göre ne kadar vergi ödeyeceklerini belirleyen sistemin temel taşlarından biridir. Ancak bu dilimler genellikle enflasyon oranında güncellenmediği için çalışanlar zam aldıkça daha yüksek vergi dilimlerine geçiyor. Örneğin, yılın başında %15’lik dilimde vergi ödeyen bir çalışan, yıl içinde aldığı maaş artışıyla %20 ya da %27’lik dilime geçiyor. Bu durum, alınan zamların vergiyle geri alınması gibi bir tablo oluşturuyor. Çalışanlar, gelirlerinin artmasına rağmen reel olarak daha az kazanır hale geliyor. Bu, halk arasında “gizli vergi artışı” olarak adlandırılıyor.
Çalışanların Mağduriyeti
Enflasyon ve vergi dilimlerinin etkisi bir araya geldiğinde, çalışanlar ciddi bir mağduriyet yaşıyor. Örneğin:
- Orta gelirli bir çalışanın aldığı maaş artışı, vergi diliminden dolayı etkisini kaybediyor.
- Asgari ücretle çalışanlar, genellikle vergiden muaf olsa da dolaylı vergiler (KDV, ÖTV gibi) nedeniyle enflasyon yükünü yoğun şekilde hissediyor.
- Özel sektörde çalışanlar, kamu çalışanlarına göre daha dezavantajlı bir konumda. Çünkü kamu maaşları genellikle enflasyon farkıyla güncellenirken özel sektörde bu garanti yok.
Çözüm Önerileri
Bu sorunun çözümü için bir dizi yapısal reform gerekiyor:
- Vergi Dilimlerinin Enflasyona Göre Güncellenmesi: Vergi dilimlerinin yıllık enflasyon oranına göre otomatik olarak ayarlanması, çalışanların reel gelir kaybını önleyebilir.
- Gelir Vergisinde Kademe Düzenlemesi: Daha adil bir sistem için düşük gelir gruplarından daha az, yüksek gelir gruplarından daha fazla vergi alınması sağlanabilir.
- Dolaylı Vergilerin Azaltılması: KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilerin düşürülmesi, özellikle dar gelirli kesimin üzerindeki yükü hafifletebilir.
- Asgari Ücretin Vergiden Muaf Tutulması: Asgari ücret üzerindeki tüm vergilerin kaldırılması, çalışanların daha fazla net gelir elde etmesini sağlar.
- Toplu Sözleşme ve Sendikal Hakların Güçlendirilmesi: Çalışanların maaş artışlarının enflasyon karşısında ezilmemesi için toplu sözleşme mekanizmaları etkin şekilde kullanılmalıdır.
Son Söz
Mali sürüklenme, yalnızca çalışanların cebini değil, toplumsal refahı ve ekonomik dengeleri de olumsuz etkileyen bir sorundur. Enflasyonla mücadeleye ek olarak, vergi politikalarında yapılacak reformlarla bu mağduriyetlerin önüne geçilebilir. Ancak bunun için kararlı bir irade, uzun vadeli bir planlama ve çalışanların haklarını koruyan bir bakış açısı gerekiyor. Aksi takdirde, orta ve dar gelirli kesim üzerindeki yük giderek artacak, sosyal eşitsizlik derinleşecektir.
Bu bağlamda, mali sürüklenme yalnızca ekonomik bir mesele değil, aynı zamanda toplumsal bir adalet sorunudur. Çözüm için atılacak adımlar, gelecekte daha güçlü ve adil bir toplum inşa etmenin anahtarı olacaktır.