Sabahın erken saatleri. Güneş henüz uykulu gözlerini açmış, kuşlar “huzur” temalı bir playlist çalıyor. Siz, elinizde dünyanın en organik, en “slow life” kahvesiyle balkonda oturmuş, bir TikTok videosunda gördüğünüz nefes egzersizini deniyorsunuz. Derin bir nefes… Ciğerlerinize dolan oksijen, sizi 5 dakika sonra gireceğiniz trafik savaşının provası sanki. Huzur, dediğin şey aslında bir “savaş öncesi sessizlik” değil mi?
Huzur: Bir İllüzyonun Anatomisi
Modern insan, huzuru bir “ürün” haline getirdi. Meditasyon uygulamaları, aromaterapili mumlar, “zen” desenli pijamalar… Sanki huzur, IKEA talimatlarıyla monte edilebilen bir şey. “Kendine alan aç” diyorlar, ama aynı anda “hayatını optimize et, üretken ol, 5’te yoga, 6’da podcast, 7’de vegan akım!” diye de ısrar ediyorlar. Huzur dediğin, bir yandan koşu bandında terlerken bir yandan “inner peace” hashtag’i atmak gibi.
Mücadele: Günlük Rutinin Gerçek Kahramanı
Hadi itiraf edelim: Asıl huzur, mücadelenin tam ortasında bulunuyor. Örneğin, sabah trafiğinde bir arabanın önüne kendini atıp park yeri kapmaya çalışırken hissedilen o yoğun adrenalin… İşte o an, kendini Gladyatör filminde hissedersin. Ya da markette son kalan avokadoyu kapmak için rakip alışveriş sepetleriyle girdiğin amansız mücadele… Bu, modern insanın safari turudur. Huzur mu? Hayır, bu bir “zafer sonrası sarhoşluğu.”
Huzur ve Mücadelenin Absürt Dansı
Diyelim ki “huzur”u buldunuz. Belki bir sahil kasabasına taşındınız, laptopunuzu açıp “digital nomad” oldunuz. Ama o da ne? Wi-Fi sinyali dalgalara karışıyor, kahvenizdeki süt köpüğü eriyor ve siz, eski ofisinizdeki yapay çiçekleri bile özlüyorsunuz. Çünkü huzur, aslında alıştığımız kaosun nostaljik bir versiyonu.
Sosyal Medya: Huzur ve Savaşın Aynı Arenası
Bir yanda “kendini sev” diyen motivasyonel gönderiler, diğer yanda siyasi tartışmalarda birbirine giren Twitter kullanıcıları. Huzur ararken girdiğiniz bir yoga grubu, aniden veganlığın etik boyutuna dair bir tartışmaya dönüşüyor. İronik olan şu: “Mindfulness” yaparken telefonunuza gelen bildirimler, sizi tekrar savaş alanına çekiyor.
Sonuç: Huzur da Bir Mücadeledir!
Belki de gerçek huzur, tüm bu çelişkileri kucaklamakta yatıyor. Sabah trafiğinde küfrederken bile gülümseyebilmek, iş toplantısında hayatın anlamını sorgularken bir yandan da Excel tablosunu kurtarmak… Hayat, bir yandan huzur için çabalarken diğer yandan o huzuru altüst eden mücadelelerle dolu. Biz, bu absürt dansın ortasında, bir elimizde yeşil smoothie, diğerinde tost makinesi, kendi komedimizin başrolündeyiz.
Not: Bu yazıyı okuduktan sonra huzursuz hissettiyseniz, lütfen derin bir nefes alın ve mücadeleye devam edin. Çünkü biliyoruz ki yarın sabah yine trafikte buluşacağız! 🚗☯️