Günümüzde dijital ekonomi ile jeopolitik arasındaki ilişki, uluslararası sistemin yeniden şekillenmesinde kritik bir rol oynuyor. Teknolojik üstünlük, veri kontrolü ve siber güvenlik gibi kavramlar, artık geleneksel askeri veya coğrafi unsurlar kadar önemli hale geldi. Bu köşe yazısında, dijital ekonominin jeopolitik dengeleri nasıl dönüştürdüğünü ve bu süreçte ortaya çıkan fırsatlar ile tehditleri ele alacağız.
1. Teknolojik Hegemonya Savaşları: 5G, Yapay Zeka ve Yarı İletkenler
Dijital ekonominin temelini oluşturan teknolojiler, ulusların küresel güç hiyerarşisindeki konumunu belirliyor. Örneğin, 5G ağlarının kontrolü, yalnızca iletişim hızıyla değil, askeri sistemlerden akıllı şehirlere kadar uzanan stratejik üstünlükle ilişkilendiriliyor. Huawei’nin dünya çapında yayılmasına ABD’nin getirdiği kısıtlamalar, bu mücadelenin somut bir yansıması. Benzer şekilde, yapay zeka (AI) ve yarı iletken üretimindeki liderlik, ekonomik ve askeri kapasiteyi doğrudan etkiliyor. Çin’in 2030 AI hedefleri ve ABD’nin CHIPS Yasası, teknolojiyi “milli güvenlik meselesi” olarak konumlandırıyor.
2. Veri: Yeni Petrol mü, Yoksa Silah mı?
Veri, dijital ekonominin en değerli varlığı. Ancak bu varlık, jeopolitik gerilimleri de beraberinde getiriyor. GDPR gibi düzenlemelerle AB, veri egemenliğini korurken; Çin, devlet kontrolündeki veri merkezleriyle “dijital otoriterizm” modelini yaygınlaştırıyor. ABD ile Çin arasındaki TikTok krizi, verinin ulusal güvenlikle nasıl bağdaştırıldığını gösteriyor. Ayrıca, devletlerin vatandaşlarının verilerini izleme kapasitesi, iç ve dış politikada yeni manipülasyon araçları doğuruyor.
3. Siber Güvenlik ve Hibrit Savaşlar
Siber saldırılar, artık geleneksel savaş taktiklerinin yerini alıyor. Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik siber operasyonları veya Kuzey Koreli hacker gruplarının finansal sistemlere sızması, devlet-dışı aktörlerin bile jeopolitik denklemi değiştirebildiğini kanıtlıyor. Ülkeler, kritik altyapılarını (enerji, sağlık, ulaşım) korumak için siber savunma bütçelerini artırırken, NATO gibi kurumlar siber saldırıları “ortak savunma” kapsamına alıyor.
4. Dijital Para Birimleri ve Finansal Jeopolitik
Kripto paralar ve merkez bankası dijital paraları (CBDC’ler), finansal sistemin kontrolü açısından yeni bir cephe açtı. Çin’in Dijital Yuan projesi, doların küresel hegemonyasını kırmayı hedeflerken; Rusya ve İran, kripto paralarla yaptırımları bypass etmeye çalışıyor. SWIFT sisteminden bağımsız blokzincir ağları, Batı’nın finansal araçlarını sorgulatıyor. Bu süreç, “paranın dijitalleşmesinin” jeopolitik bağımsızlık anlamına geldiğini gösteriyor.
5. Bölgesel Dinamikler ve Yeni İttifaklar
- Asya-Pasifik: Hindistan ve Japonya, Çin’in “Dijital İpek Yolu”na alternatif olarak açık kaynaklı dijital altyapılar geliştiriyor.
- Afrika: Huawei ve Google, kıtada 5G ve bulut bilişim yatırımlarıyla nüfuz mücadelesi veriyor.
- AB: Dijital vergilendirme ve rekabet yasalarıyla teknoloji devlerini dizginleyerek “dijital normları” dayatıyor.
Bu bölgesel stratejiler, çok kutuplu bir dijital dünya düzenine işaret ediyor.
6. Etik İkilemler: Dijital Bölünme ve Mahremiyet
Dijital ekonominin getirdiği refah, eşitsiz dağılıyor. Gelişmiş ülkelerle Afrika’daki “dijital olmayan” toplumlar arasındaki uçurum derinleşiyor. Ayrıca, yapay zekanın işgücü piyasasında yaratacağı tahribat veya derin sahtekarlık (deepfake) teknolojilerinin manipülasyon riski, insanlığı etik sorularla yüzleştiriyor. Jeopolitik aktörler, bu sorunlara çözüm üretmedikçe, dijitalleşme toplumsal huzursuzlukları tetikleyebilir.
Değerlendirme: Dijital Çağda Denge Arayışı
Dijital ekonomi ve jeopolitik arasındaki kesişim, hem iş birliği hem de çatışma potansiyeli barındırıyor. Uluslararası toplum, teknolojik ilerlemeyi demokratik değerler ve insan haklarıyla dengeleyecek mekanizmalar geliştirmeli. Aksi takdirde, dijitalleşme, küresel istikrarsızlığı besleyen bir araç haline gelebilir. Unutulmamalıdır: Dijital güç, ancak sorumlulukla kullanıldığında kalıcı olur.










