Dünya enerji ticaretinin kalbinde yer alan Hürmüz Boğazı, jeopolitik gerilimlerin yeniden tırmandığı bir dönemde bir kez daha küresel gündemin merkezine oturdu. İsrail’in İran’a yönelik saldırılarıyla başlayan ve ardından ABD’nin İran’daki nükleer tesisleri hedef alan misillemesiyle derinleşen kriz, dünya piyasalarını alarma geçirdi. Tüm bu gelişmelere rağmen, Hürmüz Boğazı’ndan geçen enerji sevkiyatının şimdilik kesintisiz devam ediyor oluşu, bölgesel gerilimin olası bir arz krizi yaratma riskini şimdilik ötelemiş görünüyor. Ancak bu durumun sürdürülebilirliği ciddi soru işaretleri barındırıyor.
Basra Körfezi’nin Umman Denizi’ne açıldığı noktada bulunan bu stratejik su yolu, sadece İran için değil, başta Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere Körfez ülkeleri için de vazgeçilmez bir güzergâh. Günlük yaklaşık 20 milyon varil ham petrol ve petrol ürünü bu dar geçitten başta Çin olmak üzere Asya pazarlarına ulaşıyor. Aynı zamanda, dünya genelindeki sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ticaretinin beşte biri de yine Hürmüz Boğazı üzerinden yapılıyor. Bu tablo, boğazın kapatılması halinde ortaya çıkabilecek küresel enerji krizinin boyutlarını gözler önüne seriyor.
İran, geçmişte Hürmüz Boğazı’nı kapatma tehdidini defalarca gündeme getirmiş bir aktör. Bugüne kadar bu tehditler daha çok söylem düzeyinde kalsa da, mevcut gerilimin askeri boyuta taşınmış olması, bu senaryonun artık teorik olmaktan çıktığını gösteriyor. ABD’nin İran’daki üç nükleer tesise düzenlediği saldırılar sonrası İran’ın henüz resmi bir karşılık vermemesi dikkat çekiyor. Ancak bölgedeki tansiyonun yüksekliği, tek bir kıvılcımın kontrolsüz bir yangına dönüşebileceğini akıllara getiriyor.
MarineTraffic ve TankerTrackers gibi deniz trafiği izleme platformlarından alınan veriler, Hürmüz Boğazı’ndaki gemi geçişlerinin şimdilik iki yönlü olarak sürdüğünü ortaya koyuyor. Fakat Umman Körfezi’nde bekleme pozisyonuna geçen tanker sayısının artması, piyasa oyuncularının risk algısının yükseldiğini gösteriyor. Bu bekleyen gemiler, enerji ticaretinin nabzını tutan yatırımcılar için adeta bir barometre işlevi görüyor. Hareketsizlik, sadece güvenlik kaygısının değil, aynı zamanda geleceğe dair belirsizliğin bir yansıması.
Piyasalarda bu belirsizliğin ilk güçlü yansıması, petrol fiyatlarındaki olası sıçramayla yaşanabilir. Veri analiz şirketi Kpler’in değerlendirmesine göre, ABD’nin İran saldırısının ardından 23 Haziran Pazartesi günü piyasaların açılmasıyla birlikte ham petrol fiyatlarında yüzde 7 ila 10 arasında keskin bir yükseliş görülebilir. Bu artış, sadece üretici ülkeleri değil, ithalatçı ekonomileri de yakından ilgilendiriyor. Özellikle enerjiye yüksek bağımlılığı olan gelişmekte olan ülkeler için bu tür bir fiyat dalgalanması, enflasyonist baskıyı artırma ve ekonomik dengeleri sarsma potansiyeline sahip.
Tüm bu gelişmeler, Hürmüz Boğazı’nın sadece bir geçiş noktası değil, aynı zamanda küresel enerji sisteminin kırılgan damarlarından biri olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Bu dar su yolu, bugün dünyanın enerji arz güvenliğiyle ilgili en kritik eşiklerden biri hâline gelmiş durumda. Olası bir kapanma senaryosu, sadece petrol fiyatlarını değil, aynı zamanda küresel ekonomi üzerindeki risk algısını da derinden etkileyebilir. Bu nedenle, Hürmüz Boğazı’ndaki her gelişme, enerji diplomasisinin merkezine otururken, askeri stratejilerin ve ekonomik hesapların da yeniden yapılmasına neden oluyor. Jeopolitik risklerin enerjiyle kesiştiği bu noktada, dünya nefesini tutmuş durumda gelişmeleri izliyor.









