Zayıflayan Doların Türkiye’nin Dış Ticareti ve Cari Açığına Yansımaları

Döviz piyasalarında doların küresel ölçekte değer kaybetmeye başlaması, Türkiye gibi dış ticareti yüksek oranda dövize bağlı olan ülkeler açısından kritik sonuçlar doğurabilecek bir gelişme. Türkiye’nin hem ihracat hem de ithalat yapısında doların merkezi rolü dikkate alındığında, kurdaki bu zayıflamanın dış ticaret dengesi ve cari işlemler açığı üzerinde hem olumlu hem de olumsuz etkiler yaratması kaçınılmaz görünüyor.

Türkiye’nin ihracatında önemli bir bölüm Avrupa Birliği ülkelerine yapılmasına rağmen, fiyatlama çoğunlukla dolar üzerinden gerçekleşiyor. Doların değer kaybetmesi, Türk mallarının dış pazarlarda fiyat rekabetini zayıflatabilir. Özellikle euro bölgesine ihracatta, dolar bazlı fiyatlama nedeniyle Türk ürünleri görece pahalı hale gelebilir. Bu durum, Türkiye’nin ihracat gelirlerinde kısa vadede baskı yaratma riski taşıyor. Ancak aynı zamanda, doların zayıflığı küresel talebi canlandırırsa, Türkiye dolaylı olarak artan talep sayesinde ihracatını artırma fırsatı da yakalayabilir.

İthalat tarafında ise tablo farklı işliyor. Türkiye’nin enerji ve hammadde ithalatında doların belirleyici rolü bulunuyor. Petrol, doğal gaz, kömür ve birçok sanayi girdisi dolarla fiyatlandığı için, doların zayıflaması ithalat maliyetlerini aşağı çeker. Bu da Türkiye’nin kronikleşmiş cari açığını daraltıcı etki yaratabilir. Özellikle enerji ithalatının Türkiye’nin toplam ithalatındaki payı düşünüldüğünde, doların düşüşü ithalat faturasını önemli ölçüde hafifletebilir. Cari açık üzerindeki en doğrudan pozitif etki de buradan kaynaklanır.

Ancak işin başka bir boyutu daha var. Doların küresel değer kaybı, emtia fiyatlarını yukarı yönlü baskılayabilir. Çünkü yatırımcılar zayıflayan dolardan kaçarak altın, petrol ve diğer emtialara yönelebilir. Bu durumda Türkiye’nin ithalat faturasındaki düşüş sınırlı kalabilir ya da tersine yeniden artışa geçebilir. Yani doların düşmesi tek başına Türkiye’nin lehine bir tablo yaratmayabilir; eş zamanlı gelişmelerin seyrine bağlı olarak farklı sonuçlar ortaya çıkabilir.

Doların değer kaybının finansal etkileri de göz ardı edilmemeli. Türkiye’nin dış borç stokunun büyük bir kısmı dolar cinsinden. Kurun gerilemesi, dış borcun TL karşılığını düşürerek borç servis yükünü hafifletebilir. Bu, kısa vadede mali disiplin açısından önemli bir rahatlama yaratabilir. Öte yandan, doların zayıflamasıyla birlikte gelişmekte olan ülkelere sermaye akımlarının hızlanması, Türkiye gibi ülkeler için finansman imkanlarını artırabilir ve cari açığın finansmanını kolaylaştırabilir.

Ancak uzun vadede sürdürülebilirlik açısından, doların değer kaybının tek başına kalıcı bir çözüm olmayacağı açık. Türkiye’nin cari açığını azaltabilmesi için yapısal dönüşümlere ihtiyaç var. İhracatta yüksek katma değerli ürünlere yönelim, enerjide yerli ve yenilenebilir kaynaklara dayalı bir strateji, dış ticaret dengesini kalıcı biçimde iyileştirebilecek unsurlar. Aksi takdirde kurdaki dalgalanmalar, geçici avantajlar ya da kayıplar yaratmakla sınırlı kalacak.

Sonuç olarak, doların zayıflaması Türkiye açısından ithalat maliyetlerini düşürerek cari açığı daraltma potansiyeli taşısa da, ihracat gelirlerinde fiyat rekabetini zorlaştırabilir ve emtia fiyatlarındaki olası yükseliş bu avantajı törpüleyebilir. Dolayısıyla bu gelişmenin etkileri tek boyutlu değil, karmaşık ve çok yönlü. Türkiye’nin bu süreçte sağlayacağı kazanç, küresel emtia fiyatlarının seyrine, ihracat pazarlarındaki talep koşullarına ve içeride atılacak yapısal adımlara bağlı olacak.