Zayıflayan Doların Türkiye ve Borsa İstanbul’a Olası Etkileri

Küresel piyasalarda doların gücünü kaybetmeye başlaması, yalnızca ABD ekonomisi için değil, gelişmekte olan ülkeler için de derin sonuçlar doğurabilecek bir gelişme. Türkiye gibi dışa bağımlılığı yüksek, finansman ihtiyacı kronik hale gelmiş ekonomiler açısından bu tablo, risklerle birlikte önemli fırsatlar da barındırıyor.

Doların zayıflaması, en başta gelişmekte olan ülkelere sermaye akışının hızlanmasına zemin hazırlayabilir. Yabancı yatırımcılar açısından, ABD varlıklarının cazibesi azaldığında daha yüksek getiri vadeden piyasalara yönelim öne çıkar. Bu çerçevede Türkiye, yüksek faiz oranları ve potansiyel büyüme dinamikleriyle yatırımcıların yeniden radarına girebilir. Özellikle tahvil piyasasında artabilecek yabancı ilgisi, Türkiye’nin borçlanma maliyetlerini düşürerek finansal rahatlama sağlayabilir.

Borsa İstanbul açısından bakıldığında, zayıflayan dolar güçlü bir katalizör olabilir. Yabancı yatırımcıların payı son yıllarda ciddi ölçüde gerilemiş olsa da, kur avantajının sağlanmasıyla birlikte BIST’e yeniden girişler görülebilir. Dolar bazında uzun süredir ucuz seyreden Borsa İstanbul endeksi, yabancı yatırımcı gözüyle cazip bir değerleme seviyesinde bulunuyor. Böyle bir ortamda bankacılık sektörü başta olmak üzere, ihracatçı şirketler ve iç talebe dayalı sektörlerde güçlü fiyatlamalar ortaya çıkabilir.

Doların değer kaybı, aynı zamanda Türk Lirası üzerindeki baskının da hafiflemesi anlamına gelir. Daha istikrarlı bir kur ortamı, enflasyonun kontrol altına alınmasında kritik bir rol oynayabilir. Özellikle enerji ve hammadde ithalatı yapan Türkiye açısından, maliyetlerin dolar üzerinden belirleniyor olması büyük önem taşıyor. Zayıf dolar, ithalat faturasını görece düşürerek cari açığın daralmasına katkı sağlayabilir. Bu durum, hem makroekonomik istikrarı güçlendirir hem de piyasalarda güven ortamını artırır.

Ancak bu tabloyu tek yönlü bir iyimserlikle okumak da doğru olmayacaktır. Zayıflayan dolar küresel risk iştahını artırsa da, aynı zamanda küresel emtia fiyatlarını yukarı çekebilir. Petrol, doğal gaz ve diğer enerji kaynaklarındaki artış Türkiye’nin ithalat faturasını yeniden ağırlaştırabilir. Bu durumda kur avantajı büyük ölçüde nötrleşebilir. Yine de doların küresel çapta değer kaybetmesi, Türkiye’nin dış borç yükünü görece daha yönetilebilir kılar.

Borsa İstanbul özelinde bakıldığında, yabancı ilgisinin artmasıyla birlikte işlem hacimlerinin büyümesi ve likiditenin güçlenmesi muhtemeldir. Ancak bu girişlerin kalıcı olabilmesi, yalnızca doların küresel seyrine değil, aynı zamanda Türkiye’nin kendi ekonomik politikalarına da bağlıdır. Yüksek enflasyon, para politikası tutarlılığı ve yapısal reform ihtiyacı, yabancı yatırımcıların uzun vadeli bakışını şekillendiren temel unsurlar olmaya devam edecektir.

Sonuç olarak zayıflayan dolar, Türkiye ve Borsa İstanbul için kısa vadede önemli fırsatlar sunuyor. Sermaye girişleri, kur istikrarı ve değerlemelerde toparlanma, piyasalara olumlu yansıyabilir. Ancak bu sürecin kalıcı faydaya dönüşmesi, içeride atılacak doğru adımlar ve güven tesisine bağlı olacak. Aksi halde, küresel dalgaların sunduğu bu fırsat, geçici bir rahatlamanın ötesine geçemeyebilir.