Yüksek Faiz, Gerileyen Enflasyon ve Dolar: Birikim Sahipleri İçin Fırsat mı, Tuzak mı?

Türkiye ekonomisinin son bir yılı, tarih kitaplarına adeta “yüksek faiz dönemi” başlığıyla not düşülecek cinsten gelişmelerle dolu geçti. Enflasyonu dizginlemek adına Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 8,5’ten Mart 2024’te yüzde 50’ye kadar çıkarması, sonrasında ise çeşitli iç ve dış şoklar nedeniyle bu yüksek seviyeyi korumak zorunda kalması, tüm finans piyasasını olduğu gibi sade tasarruf sahibinin davranışlarını da kökten değiştirdi. Sonuçta ortaya çıkan tablo, özellikle mevduat cephesinde enflasyonun çok üzerinde getiriler sunarken, döviz yatırımcıları için reel kaybın habercisi oldu.

Son bir yılda TÜFE bazında yıllık enflasyon yüzde 35,05 olarak gerçekleşti. Buna karşın bankalarda vadeli TL mevduata yatırılan paralar vadesine göre yüzde 46,3’ten yüzde 63,2’ye kadar yıllık nominal getiri sağladı. Bu getiriler enflasyondan arındırıldığında bile yatırımcıya reel bazda hatırı sayılır kazançlar bıraktı. Örneğin birikimini sürekli üç ay vadeli mevduatta çevirenler yıllık yüzde 20,9 reel getiri elde ederken, bir yıl vadeli mevduatı tercih edenler bile yüzde 8,4 reel kazanç sağladı. Bu, Türkiye gibi yüksek enflasyon geçmişine sahip bir ekonomide uzun süredir görülmemiş bir tablo.

Geçen yıl haziran sonunda 1 milyon TL’sini bir ay vadeli mevduata koyan bir tasarruf sahibinin parası, bir yılda stopaj sonrasında yaklaşık 1 milyon 599 bin liraya ulaştı. Üç ay vadede bu tutar 1 milyon 632 bin liraya, altı ay vadede 1 milyon 540 bin liraya, bir yıl vadede ise 1 milyon 463 bin liraya çıktı. Yani mevduatta bir yıl boyunca faiz geliriyle elde edilen net kazanç vade yapısına göre 463 bin TL ile 632 bin TL arasında değişti. Dolar bazına bakıldığında ise tablo daha da ilginçleşiyor. Geçen yıl haziran sonunda 1 milyon TL ile yaklaşık 31 bin dolar alınabiliyorken, bu parayı TL mevduatta değerlendiren bir yatırımcı, bir yıl sonra yeniden dolar almak istediğinde eline bir ay vadeli mevduat için 40 bin dolardan fazla, üç ay vadelide 41 bin dolara yakın bir alım gücü geçti. Yani dolar bozdurup TL mevduata geçen tasarruf sahibi, yeniden dövize dönmek istediğinde yüzde 30’a varan ek dolarsal getiri elde etmiş oldu.

Bu rakamlar, faiz silahının enflasyon üzerinde kısmen kontrol sağlayabilen ama aynı zamanda tasarruf sahibine ciddi reel getiri sunabilen bir araç olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Elbette bunun ardında, Merkez Bankası’nın yüksek politika faizi nedeniyle bankaların mevduat faizlerini bir ara yüzde 60’lara kadar çıkarması ve bunun sürdürülmek zorunda kalınması yatıyor. Ayrıca son bir yılda dolar kurundaki artış yüzde 23’te kalınca, yüksek faiz getirili TL varlıklar açık ara kazandıran taraf oldu. Böylece döviz tutmayı tercih eden yatırımcılar, TÜFE’ye göre hesaplandığında yüzde 8,9 reel kayba uğrarken, mevduata yönelenler enflasyonu rahatlıkla aşan kazançlar yazdırdı.

Tüm bunların yanında ekonomi yönetiminin başlattığı dezenflasyon programı, piyasanın beklentilerini de hızla dönüştürdü. Geçen yıl bu vakitlerde piyasa katılımcıları yıl sonu enflasyonu yüzde 43,5, bir yıl sonrası için ise yüzde 31,8 olarak tahmin ediyordu. Bugün geldiğimiz noktada ise bu tahminler sırasıyla yüzde 29,8 ve yüzde 24,5’e kadar gerilemiş durumda. Enflasyonun düşeceği yönündeki güçlü beklentiyle birleşen mevcut yüksek faiz oranları, TL mevduatı bugün hâlâ cazip kılıyor. Zira yeni açılan bir yıl vadeli mevduatlar yüzde 49,5 civarında faiz verirken, enflasyon beklentileri bunun oldukça altında kalıyor. Bu da mevduat yatırımının önümüzdeki dönemde bile enflasyon karşısında güçlü duracağı sinyalini veriyor.

Ancak her cazip fırsat gibi bu durumun da riskleri var. Faizlerin ileride düşmesi durumunda, yeni açılacak mevduat hesapları bu kadar yüksek faizleri bulamayacak. Ayrıca döviz kuru uzun süre baskılanırsa ileride telafi hareketiyle daha sert yükselebilir ve dolar bazında avantajlar aniden eriyebilir. Yine de bugünkü tabloya bakıldığında, tasarruf sahiplerinin doğru zamanda doğru enstrümana yönelerek enflasyonun çok üzerinde getiri elde ettiği açıkça görülüyor.

Bu tablo aynı zamanda, Türkiye’de uzun süre faiz dışı yollarla enflasyonun düşürülemeyeceğinin de adeta sessiz itirafı. Yüksek faizin enflasyonu belli ölçüde kontrol altına aldığı, buna karşılık birikim sahibine de net kazanç sağladığı bir yıl geride kalırken, asıl merak edilen soru bundan sonra ne olacağı. Politika faizindeki olası düşüşlerin, kalıcı bir fiyat istikrarı yaratacak kadar sağlıklı bir zemine oturup oturmadığı önümüzdeki aylarda netleşecek. O zamana kadar görünen o ki, TL mevduat cazibesini korumaya devam edecek.