Yatırım Eğilimlerinde Yavaşlama: 2025’te Temkinli Adımlar, 2026’da Verimlilik Odaklı Yeni Bir Sayfa

2025’te yatırım eğilimleri zayıflıyor, firmalar temkinli. 2026’da ise verimlilik odaklı yatırımların güçlenmesi bekleniyor.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın açıkladığı 2025 Güz dönemi Yatırım Eğilimi İstatistikleri, imalat sanayisinde yatırım iştahının son yıllara kıyasla belirgin şekilde zayıfladığını gösterirken, 2026 yılı için daha umut vadeden bir görünüm ortaya koyuyor. Firmaların yatırım planlarına yönelik değerlendirmeleri, hem mevcut ekonomik koşullara duyulan temkinli yaklaşımı hem de geleceğe yönelik stratejik dönüşümü net biçimde yansıtıyor. Bugünün zayıflayan yatırım eğilimleri, yarının verimlilik odaklı yatırımlarına dönüşürken, reel sektörün kendi içinde geçirdiği yapısal dönüşüm süreci dikkat çekiyor.

İmalat sanayinde faaliyet gösteren 1828 işletmeden alınan yanıtlarla hazırlanan değerlendirmelerde, 2025 yılının kalan döneminde yapılması planlanan yatırımlara yönelik artış beklentilerinin zayıflamaya devam ettiği ortaya çıkıyor. Bahar döneminde başlayan bu durgunluk eğiliminin güz döneminde de sürmesi, işletmelerin yatırım kararlarında daha kontrollü ve bekle-gör stratejisini benimsediğini gösteriyor. Ekonomik belirsizlikler, maliyet baskıları ve finansman koşullarındaki sıkılığın bu temkinliliği artıran faktörler arasında olduğu açıkça hissediliyor.

2025 yılı için mevcut yatırımların geçen yıla göre artacağı beklentisindeki belirgin gerileme, reel sektörün risk algısının yeniden yükseldiğine işaret ediyor. Firmalar, büyük ölçekli yatırımlardansa daha zorunlu ve kısa vadeli yenilemelere yöneliyor. Yani mevcut tablo, genişleme değil koruma refleksinin öne çıktığı bir yatırım davranışına işaret ediyor.

Buna karşın 2026 yılına yönelik beklentilerde daha umutlu bir hava var. Tüm ölçek gruplarında yatırım artışı beklentisi bulunuyor. Özellikle büyük işletmelerde verimlilik artırıcı yatırımların ağırlık kazanması, küresel rekabet şartlarının etkisiyle teknolojik dönüşüme daha hızlı adapte olma çabasından kaynaklanıyor. Bununla birlikte 250–499 çalışanı olan işletmelerde artış beklentisinin görece sınırlı kalması, orta ölçekli işletmelerin maliyet ve finansmana erişim konularında daha temkinli hareket ettiğini gösteriyor. Ancak genel eğilim, 2026 yılıyla birlikte yatırımda yeniden ivme kazanılacağı yönünde.

Yatırımların amaçlarına bakıldığında ise dikkat çekici bir değişim yaşandığı görülüyor. 2025 yılında yatırımların temel amacı, ağırlıklı olarak yıpranmış tesis ve ekipmanların yenilenmesi. Bu durum, firmaların yatırım kararlarını zorunlu ihtiyaçlara göre şekillendirdiğini gösteriyor. Ardından verimliliği artırma ve kapasite genişletme geliyor. Küçük ve orta ölçekli işletmelerde ağırlığın ekipman yenilemeye kayması, sermaye yapısının güçlü olmamasından kaynaklanırken, büyük işletmelerin verimlilik artırmaya odaklanması teknolojik yatırımlara daha rahat kaynak ayırabilen yapılarından ileri geliyor.

2026 yılı için ortaya konan yatırım planlarında ise verimlilik artışı açık ara ilk sırada yer alıyor. Büyük işletmelerin özellikle dijitalleşme, otomasyon, enerji verimliliği ve üretim süreçlerinin optimizasyonuna yönelik yatırımlara yöneleceği öngörülüyor. 500 ve üzeri çalışanı bulunan işletmelerde bu eğilim daha belirgin. Daha küçük işletmelerde ise yıpranmış ekipmanların yenilenmesi hâlâ öncelikli konumunu koruyor. Bu tablo, Türkiye’de imalat sanayisinin iki ayrı hızda ilerlediğini; büyük ölçekli işletmelerin dönüşümü daha hızlı sahiplenirken, KOBİ’lerin ise yenileme ve sürdürülebilirlik odaklı daha dar kapsamlı yatırımlarla süreci takip ettiğini gösteriyor.

Yatırım kararlarında belirleyici olan temel unsur ise yine değişmedi: talep. 2025 yılı itibarıyla imalat sanayi genelinde ve tüm ölçeklerde “talep artışı” yatırım yapma motivasyonunun merkezinde yer alıyor. Firmalar, yatırım kararlarını tüketim, ihracat ve iç talep beklentileri doğrultusunda şekillendirmeye devam ediyor. 2026 yılı için de aynı eğilimin sürecek olması, Türkiye ekonomisinde yatırımın yönünü belirleyen en kritik faktörün hâlâ talep dinamikleri olduğunu ortaya koyuyor.

Genel tabloya bakıldığında, imalat sanayisinin içinde bulunduğu dönemi “beklentilerin zayıfladığı bir geçiş yılı” olarak tanımlamak mümkün. 2025 yılı temkinli, sınırlı ve zorunlu yatırım kararlarının hâkim olduğu bir yıl olarak şekillenirken, 2026 yılı için ortaya konan verimlilik odaklı planlar, daha uzun vadeli stratejilerin devreye girdiğini gösteriyor. Ekonomik belirsizliklerin azalması, finansman koşullarının iyileşmesi ve talep görünümünün netleşmesi hâlinde Türkiye imalat sanayisinin 2026’dan itibaren daha güçlü bir yatırım ivmesi yakalaması sürpriz olmayacaktır.