Yabancı Yatırımcıdan Borsa İstanbul’a Güçlü Giriş

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından açıklanan haftalık menkul kıymet istatistikleri, yabancı yatırımcıların Türkiye finans piyasalarına olan ilgisinin artarak devam ettiğini ortaya koydu. 18 Temmuz ile sona eren haftada, yabancı yatırımcılar Borsa İstanbul’da toplam 209 milyon dolarlık net hisse alımı gerçekleştirdi. Bu veri, yabancıların üst üste dördüncü haftada da net alıcı pozisyonunda yer aldığını gösteriyor. Böylece son dört haftada gerçekleşen toplam hisse alımı 870 milyon dolara ulaştı. Aynı dönemde 287 milyon dolarlık tahvil alımı da dikkat çekiyor.

Borsa İstanbul’daki bu güçlü alım dalgası, son dönemde uygulanan ekonomi politikalarının uluslararası yatırımcı nezdinde olumlu algılandığını ortaya koyuyor. Merkez Bankası’nın sıkı para politikası duruşu, enflasyonla mücadelede kararlılık mesajları ve makroekonomik istikrar yönündeki adımlar, yabancıların Türkiye piyasalarına güvenini artırmış görünüyor.

Yabancı yatırımcıların BIST 100 endeksi içerisindeki takas oranlarındaki değişim, hangi hisselere ilginin arttığını ve hangilerinden çıkış yaşandığını ortaya koyuyor. Bu veriler, yabancı sermayenin yönü açısından önemli sinyaller barındırıyor.

Son bir haftalık verilere göre, yabancı takas oranı en fazla artan hisse Reeder Teknoloji (REEDR) oldu. Yabancı oranı 233 baz puan artışla dikkat çeken REEDR, özellikle son zamanlarda teknoloji sektöründeki büyüme potansiyeli ile öne çıkıyor. Onu Katılımevim (KTLEV) 205 baz puanla, Efor Çay (EFORC) ise 184 baz puanla takip ediyor. Bu şirketlerin yabancı ilgisi görmesi, yatırımcıların sadece sanayi ve banka hisselerine değil, sektör çeşitliliği içeren yeni halka arzlara ve gelişmekte olan şirketlere de yöneldiğini gösteriyor.

Yabancı ilgisinin yüksek olduğu diğer şirketler arasında Emlak Konut GYO (EKGYO) ve Kontrolmatik Teknoloji (KONTR) gibi stratejik öneme sahip sektörlerde faaliyet gösteren hisseler de yer alıyor. GYO sektörüne yönelik ilginin artması, konut ve altyapı yatırımlarının yabancı yatırımcı gözünde değerli birer fırsat olarak algılandığını gösteriyor.

Öte yandan, yabancı yatırımcıların çıkış yaptığı hisselere bakıldığında, bazı büyük holdingler ve güçlü markalar dikkat çekiyor. Hektaş (HEKTS), 143 baz puanla haftalık bazda yabancı oranı en fazla düşen hisse oldu. Hektaş’ın ardından Limak Doğu Anadolu Çimento (LMKDC) ve Koç Holding (KCHOL) geliyor. Bu geri çekilmeler, kâr realizasyonu veya portföy yeniden dengelenmesi kapsamında değerlendirilebilir.

Ayrıca, Yapı Kredi (YKBNK), Anadolu Efes (AEFES), Coca-Cola İçecek (CCOLA) gibi bilinirliği yüksek şirketlerde yaşanan yabancı çıkışlar da dikkat çekiyor. Bu durum, büyük ölçekli yatırımcıların portföy çeşitlendirmesi yaptığı ya da kısa vadeli oynaklığa karşı temkinli pozisyonlar aldığı şeklinde yorumlanabilir.

Genel olarak bakıldığında, yabancı yatırımcılar Türkiye hisse senedi piyasasına yönelmiş durumda. Bu yönelimin arkasında birkaç temel neden bulunuyor:

  • Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın net ve öngörülebilir para politikası duruşu,
  • Türk lirasında yaşanan değerlenme süreciyle birlikte TL varlıkların cazip hale gelmesi,
  • Enflasyonun kademeli olarak düşeceği beklentisi,
  • Ekonomide yapısal reform sinyalleri ve büyüme potansiyeli.

Ayrıca Türkiye’nin jeopolitik konumu ve genç nüfusu da orta ve uzun vadede yatırımcıların gözünde pozitif ayrışan unsurlar arasında yer alıyor.

Yabancı yatırımcının ilgisi kısa vadede piyasayı olumlu etkilerken, uzun vadede bu girişlerin kalıcı olabilmesi için hukuki şeffaflık, öngörülebilirlik ve yapısal reformların devamı büyük önem taşıyor. Özellikle yatırım ortamının sürdürülebilirliği açısından hem yerli hem yabancı yatırımcı güveninin korunması gerekiyor.

Sonuç olarak, yabancı yatırımcının Borsa İstanbul’a olan ilgisi, Türkiye piyasalarının yeniden global yatırımcılar nezdinde radarına girdiğini kanıtlıyor. Bu eğilimin devam etmesi durumunda, BIST 100 endeksinde yukarı yönlü potansiyelin korunması ve sermaye piyasalarının derinleşmesi mümkün olabilir. Ancak unutulmamalı ki, bu sürecin kalıcılığı, hem küresel piyasa şartlarına hem de iç politikaların sürdürülebilirliğine bağlı olacak.