ABD siyasetinin kronikleşen uzlaşmazlık kültürü, bu kez ülke tarihinin en uzun ve en maliyetli hükümet kapanmalarından biriyle sonuçlanarak ekonomiye kalıcı bir hasar bıraktı. Tam 43 gün süren bu siyasi tıkanıklık, yalnızca Washington koridorlarındaki ışıkları söndürmekle kalmadı, aynı zamanda Amerikan ekonomisinin bilançosundan 11 milyar doları telafisi mümkün olmayacak şekilde sildi. Hazine Bakanı Scott Bessent’in açıklamaları, bu tablonun sadece bir maliyet hesabı olmadığını, aynı zamanda konut sektöründen sanayi üretimine kadar uzanan derin çatlakların habercisi olduğunu gösteriyor.
Bessent’in çizdiği çerçeve, bir yandan hasar tespiti yaparken diğer yandan piyasaları yatıştırmaya çalışan hassas bir dengeye oturuyor. Konut sektörünün yüksek faizler altında ezilerek resesyona girdiğini ve fabrika faaliyetlerinin ithalat tarifeleri nedeniyle artan maliyetlerle yavaşladığını kabul etmesi, yönetimin gerçeklerden tamamen kopmadığının bir işareti. Ancak asıl dikkat çekici olan, tüm bu negatif verilere rağmen 2026 yılı için vadedilen “enflasyonsuz güçlü büyüme” anlatısıdır. Hazine Bakanı, Ekim ayındaki enerji fiyatlarındaki düşüşü ve konut satışlarındaki kıpırdanmayı bir can simidi gibi kullanarak, vergi indirimleri ve düşen faizlerin kaldıraç etkisiyle ekonomiyi yeniden rayına oturtmayı hedefliyor.
Ancak ekonomik denklemin bir de siyasi maliyeti var. Beyaz Saray, Demokratların yerel seçimlerdeki zaferleri ve Başkan Trump’ın onay oranının yüzde 38 ile iktidara dönüşünden bu yana en düşük seviyeye gerilemesiyle ciddi bir baskı altında. Bu noktada ekonomi yönetimi, savunma stratejisini partizan bir hatta çekerek, enflasyonun suçlusunu “tarifeler” yerine “hizmet sektörü” ve “Demokrat yönetimlerin düzenlemeleri” olarak ilan ediyor. Bessent’in, Demokrat eyaletlerde enflasyonun Cumhuriyetçi eyaletlere göre yüzde 0,5 puan daha yüksek olduğunu vurgulaması, ekonomik verilerin siyasi bir silah olarak kullanılmaya devam edeceğini gösteriyor. Bu stratejinin, fabrika çarklarının yavaşladığı ve seçmenin cebindeki yangının sürdüğü bir ortamda 2026 hayalini gerçeğe dönüştürüp dönüştüremeyeceğini ise zaman gösterecek.









