Türkiye’nin Risk Primi Düştü: Siyasi Belirsizlik Azaldı, Güven Arttı

Türkiye’nin 5 yıllık kredi risk primindeki gerileme, yatırımcı güveninin yeniden tesis edildiğini ve siyasi risklerin azaldığını gösteriyor.

Türkiye finansal piyasalarında uzun süredir etkili olan siyasi belirsizlik bulutları, CHP kurultayına ilişkin mahkeme kararının ardından dağılmaya başladı. Mahkemenin, CHP’nin 38. Olağan ve 21. Olağanüstü Kurultaylarının iptali talebini reddetmesi, yalnızca iç siyasette değil, ekonomi cephesinde de önemli bir rahatlama yarattı. Bu karar, Türkiye’nin 5 yıllık kredi risk primini (CDS) 22 Eylül’den bu yana en düşük seviyeye, 250 puana kadar geriletti.

Finansal piyasalarda bu düşüş, ülke risk algısının azaldığına dair güçlü bir sinyal olarak yorumlanıyor. Zira CDS değerleri, yatırımcıların bir ülkenin borcunu geri ödememe olasılığına karşı ödedikleri sigorta primi anlamına geliyor. Başka bir ifadeyle, CDS ne kadar yüksekse, o ülkeye yatırım yapmanın riski de o kadar büyük kabul ediliyor. Türkiye’nin risk priminin 17 puan birden gerileyerek 250 seviyesine inmesi, yatırımcıların Türkiye ekonomisine ve siyasi istikrarına duyduğu güvenin artmaya başladığını gösteriyor.

Siyasi belirsizliğin azalması, ekonomik göstergeler üzerinde doğrudan etki yaratıyor. Kurultay sürecine ilişkin belirsizlik, özellikle yabancı yatırımcılar açısından Türkiye’de karar alma mekanizmalarının öngörülebilirliğini zayıflatıyordu. Ancak mahkeme kararının ardından tablo değişti. Bu gelişme, iç siyasi tansiyonun düşeceği ve karar alma süreçlerinin daha istikrarlı bir zemine oturacağı beklentisini güçlendirdi.

CDS verilerindeki bu düşüş aynı zamanda Türkiye ekonomisinin dış finansman maliyetleri açısından da önemli bir avantaj sağlıyor. Risk priminin azalması, Türkiye’nin dış borçlanma faizlerinin düşmesine ve yabancı sermayenin girişini kolaylaştırmasına zemin hazırlıyor. Bu da hem kamu hem özel sektör için kredi maliyetlerinde rahatlama anlamına geliyor.

Türkiye’nin CDS değerleri son aylarda küresel ekonomideki dalgalanmalara rağmen istikrarlı bir seyir izlemeye başlamıştı. Ancak bu son düşüş, siyasi cephedeki netleşmenin ekonomik güveni yeniden tesis etmeye başladığını gösteriyor. Piyasa oyuncuları açısından bu gelişme, Türk Lirası varlıklarının cazibesini artırabilir.

Elbette Türkiye’nin risk priminin kalıcı biçimde düşük seviyelerde seyredebilmesi, yalnızca kısa vadeli siyasi gelişmelere değil, uzun vadeli ekonomik reformlara ve mali disiplinin sürdürülmesine de bağlı. Enflasyonla mücadele, bütçe dengesi ve para politikasındaki öngörülebilirlik, CDS değerinin düşüş trendini koruyup korumayacağını belirleyecek temel faktörler arasında yer alıyor.

Sonuç olarak, mahkeme kararı yalnızca bir siyasi dosyanın kapanması anlamına gelmedi; aynı zamanda piyasalara istikrar mesajı verdi. Türkiye’nin 5 yıllık kredi risk primindeki gerileme, hem yatırımcı güveninin yeniden tesis edildiğini hem de siyasi risklerin azaldığını gösteriyor. Bu tablo, ekonomi yönetiminin elini güçlendirirken, Türkiye’nin küresel piyasalardaki algısını da olumlu yönde etkilemeye devam ediyor.