Türkiye ve Dünya Ekonomisi: 2025’in İkinci Yarısında Öne Çıkan Beklentiler

2025 yılının ilk yarısı, dünya ve Türkiye ekonomileri açısından belirsizliklerle dolu bir dönem oluyor. İran- İsrail savaşı, ABD’nin İran’a ait 3 nükleer tesisi bombalaması, Ukrayna-Rusya savaşı vb jeopolitik riskler, petrol fiyatlarında ki ani fiyat artışları, merkez bankalarının para politikalarındaki yön arayışı, küresel enflasyonun dalgalı seyri ve ticaret savaşlarının yeni boyutlara evrilmesi gibi birçok gelişme, küresel büyümenin zayıf ve kırılgan kalmasına yol açtı. Peki, yılın ikinci yarısında bizleri ne bekliyor? Hem Türkiye özelinde hem de küresel çerçevede öne çıkan ekonomik beklentilere birlikte göz atalım.

Küresel Ekonomi: Yavaş Büyüme, Parasal Gevşeme Sinyalleri

2025’in ikinci yarısında, dünya genelinde büyümenin düşük kalmaya devam etmesi bekleniyor. ABD, Avrupa ve Çin gibi büyük ekonomilerde yavaşlayan iç talep, ticarette korumacı eğilimlerin artması ve enerji fiyatlarındaki oynaklık, küresel ekonominin hız kazanmasını zorlaştırıyor.

Ancak özellikle ABD Merkez Bankası (Fed) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) gibi kurumların faiz indirimine yönelebileceği sinyalleri, yılın ikinci yarısında finansal piyasalarda risk iştahını artırabilir. Bu durum, gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarını olumlu etkileyebilir. Yine de enflasyonun kalıcılığına dair endişeler, merkez bankalarının temkinli hareket etmelerine neden oluyor.

Çin Ekonomisi ve Asya Pasifik: İhracata Dayalı Modelin Krizi

Çin’in yeniden canlanma yönündeki adımlarına rağmen yapısal sorunlar ve emlak sektöründeki kırılganlık, büyüme hızını sınırlıyor. 2025’in ikinci yarısında Çin’den gelen veriler, Asya ekonomilerinin yönünü belirleyecek. Çin’in iç tüketime daha fazla ağırlık verdiği yeni kalkınma stratejisinin, orta vadede üretim zincirlerinde küresel değişim yaratması bekleniyor.

Enerji ve Emtia Piyasaları: Jeopolitik Gerilimler Etkili Olmaya Devam Ediyor

Rusya-Ukrayna savaşı, Orta Doğu’daki gerginlikler ve Afrika’daki istikrarsızlıklar, enerji arzında kesintilere ve fiyat dalgalanmalarına neden olmayı sürdürüyor. 2025’in ikinci yarısında enerji fiyatlarının küresel enflasyon üzerinde yeniden baskı oluşturması olasılığı göz ardı edilmemeli.

Ayrıca, gıda fiyatları ve temel emtialarda görülen spekülatif hareketler, özellikle gelişmekte olan ülkelerde sosyal ve ekonomik kırılganlıkları artırabilir. İklim değişikliği kaynaklı üretim riskleri de tarım fiyatlarını etkileyen temel faktörler arasında yer alıyor.

Türkiye Ekonomisi: Dengelenme Süreci Devam Ediyor

Türkiye, 2025 yılına yüksek enflasyon ve dış borç baskısı altında girdi. Ancak Merkez Bankası’nın sıkı para politikası, mali disiplinin yeniden tesisi ve kurumsal reformlara dönük söylemler, piyasaların güvenini kısmen artırdı. Yılın ikinci yarısında Türkiye’de ekonomik dengelenmenin devam etmesi bekleniyor.

Enflasyonda düşüş trendi yakalanmaya çalışılırken, büyümenin iç talepten ziyade dış ticaretle desteklenmesi hedefleniyor. Ancak özel sektörün yatırım iştahının düşük olması, istihdamın sınırlı artması ve tüketici güveninin tam anlamıyla toparlanamaması, bu süreci kırılgan hale getiriyor.

Döviz Kurları ve Yabancı Sermaye

Yılın ikinci yarısında döviz kurlarında görece istikrar bekleniyor. Ancak bu durum, tamamen küresel risk iştahına, Türkiye’nin siyasi atmosferine ve yapısal reformlara olan bağlılığına göre değişebilir. Özellikle sıcak para girişinin uzun vadeli yatırımlara dönüşmesi için şeffaflık, öngörülebilirlik ve hukuki güvence şart.

Türkiye’nin gri listeden çıkması ve not artırımları da yatırımcı ilgisini canlandırabilir. Ancak bunun kalıcı hale gelmesi için yüksek teknolojiye dayalı üretim, ihracatın katma değerinin artırılması ve eğitim-üretim ilişkisine dayalı bir kalkınma vizyonunun hayata geçirilmesi kritik önemdedir.

Sosyal ve Politik Etkiler

Ekonomik gelişmelerin toplum üzerindeki etkileri de dikkatle izlenmeli. Alım gücündeki erime, genç işsizliği ve gelir adaletsizliği gibi kronikleşen sorunlar, sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal ve siyasi riskleri de beraberinde getiriyor. 2025’in ikinci yarısında seçim süreçleri, yeni anayasa tartışmaları ve sosyal politikaların yeniden şekillendirilmesi gibi başlıklar, ekonomiyle doğrudan ilişkili olacak.


2025’in ikinci yarısı, dünya ekonomisinin yeni bir dönüşüme mi yoksa daha derin bir yavaşlamaya mı evrileceğini belirleyecek kritik bir dönem olacak. Türkiye açısından ise bu dönem, geçmişten gelen kırılganlıkların onarılması ve sürdürülebilir büyüme patikasına geçiş için önemli bir fırsat penceresi sunuyor. Ancak bu sürecin başarıyla yürütülmesi; ekonomik akılda ısrar, şeffaflık, yapısal reform iradesi ve toplumsal diyalogla mümkün olacaktır.