Türk Bankacılığı İçin Kademeli Normalleşme

Fitch’in raporu bir uyarı değil; bir rehber niteliğinde. “Doğru yöndesiniz, hızlanmayın, rota değiştirmeyin, sabırlı olun” mesajı taşıyor.

Fitch’in Mesajı, Riskin Anatomisi ve Yol Haritası

Fitch Ratings’in Türkiye bankacılık sektörüne ilişkin son değerlendirmesi, uzun süredir tartışılan bir kırılganlık başlığına yeniden ışık tutuyor: kısa vadeli dış borç riski. Kuruluşa göre Türk bankalarının kısa vadeli dış borç stokunun halen yüksek seviyede olmasına karşın, vade yapısındaki iyileşme ve sıkı para politikasının sürdürülmesi, risklerin kademeli olarak azalmasını sağlayacak. Bu görüş, Türkiye’nin küresel finans cenderesinden çıkışında “zaman kazandığını” gösterirken, aynı zamanda kırılganlıkların hâlâ masada olduğunu da unutturmuyor.

Fitch’in paylaştığı verilere baktığımızda, bankacılık sektörünün toplam dış borcunun 2025’in ilk yarısında 160 milyar dolara yükseldiğini görüyoruz. Bu artışın 2024’teki 17 milyar dolarlık yükselişin ardından 7 milyar dolarlık ek bir genişlemeyi işaret etmesi, dış finansman kapısının açık olduğunu gösteriyor. Ancak tablonun daha dikkat çeken kısmı, 102 milyar dolarlık kısa vadeli borcun yatay seyretmesi ve artışın uzun vadeli ihraçlardan gelmesi. Yani Türk bankaları borçlanmaya devam ederken, nefes alma süresini uzatmış durumda.

Likidite cephesinde ise yabancı para varlıkları 55 milyar dolara yükselmiş görünüyor. 2024 sonundaki 44 milyar dolar seviyesine kıyasla ciddi bir toparlanma. Ancak swap çözümlerinden arındırılmış seviyenin hâlâ tarihsel normların altında olduğu vurgusu, dış finansmana bağımlılığın sürdüğünü hatırlatıyor. Bu durum, Türkiye’nin küresel sermaye çevrimi ve finansal istikrar açısından stratejik kırılma eşiğini geride bırakmadığını gösteriyor.

Rapor, dolarizasyon cephesinde yeniden yükselişe işaret ediyor. Döviz talebindeki artış ve kur korumalı mevduatın çözülmesi, dolarizasyon oranını %38’e, yani 193 milyar dolara taşımış durumda. KKM stokunun 7 milyar dolara gerileyerek toplam mevduat içindeki payının %2,3’e düşmesi, normalleşme sürecinin ilerlediğini teyit ediyor; ancak dolarizasyonun yeniden yükselişe geçmesi, iç tasarruf sahibinin hafızasının taze olduğunu ve Türk Lirası’na güven tesisinin hâlâ kırılgan olduğunu net biçimde ortaya koyuyor.

Fitch’in en kritik uyarısı ise politik çizgide: politika değişikliğine dair olası bir sinyalin dahi döviz talebini tetikleyebileceği ve finansal istikrarı yeniden baskılayabileceği vurgulanıyor. Bu ifade, Türkiye ekonomisinin sadece ekonomik göstergelere değil, öngörülebilirlik ve yönetişim başlıklarına da duyarlı olduğunu hatırlatıyor. Ancak Fitch’in bunun “temel senaryo” olmadığı notu, mevcut para politikasına ve ortodoks çizgiye dair güvenin sürdüğünü gösteriyor.

Bu noktada tabloyu daha geniş bir çerçevede okumak gerekiyor. Türkiye, 2023 sonundan itibaren ortodoks politikaya dönüşle birlikte uluslararası finans çevrelerinden yeniden kredi almaya başladı. Bankalar uzun vadeli fonlama bulabiliyor, risk primi geriliyor ve yabancı ilgisi kademeli artıyor. Ancak soru şu: Bu süreç kalıcı bir iyileşmeye mi işaret ediyor, yoksa yatırımcıların temkinli rotasyonu mu?

Görünen o ki Türk bankacılık sistemi, dış fonlama bağımlılığını azaltma yolunda henüz başlangıç aşamasında. Sermaye tamponları güçleniyor, likidite artıyor, vade uzuyor; fakat dolarizasyon, dış borç seviyesi ve politika güvenilirliği, hâlâ belirleyici risk başlıkları olmayı sürdürüyor. Bu kırılganlık alanlarının ancak sabırlı, kararlı ve reform odaklı bir ekonomi politikasıyla aşılabileceği açık.

Sonuç? Fitch’in raporu bir uyarı değil; bir rehber niteliğinde. “Doğru yöndesiniz, hızlanmayın, rota değiştirmeyin, sabırlı olun” mesajı taşıyor. Türkiye finans sistemine duyulan güven artıyor, ancak bu güvenin korunması en az kazanılması kadar zor. Ekonomik istikrarın, tıpkı borç vadeleri gibi, uzun vadeli düşünme ile sağlanacağı bir dönemin içindeyiz. Bankacılık sistemi bunu hissetmeye başladı; şimdi önemli olan politikanın da bu uzun soluklu koşuya sadık kalması.