Teknolojik Devrim ve Eşitsizlik Çağında Yeni Bir Sosyal Sözleşme Arayışı
Gelişen teknoloji, otomasyon ve yapay zekânın işgücü piyasalarını altüst ettiği bir dönemde, “Temel Gelir” kavramı, dünya çapında sosyal politika tartışmalarının merkezine yerleşti. Temel Gelir Modeli (Universal Basic Income, UBI), tüm vatandaşlara koşulsuz, düzenli ve asgari bir ödeme yapılmasını öngören radikal bir öneri. Peki bu model, artan ekonomik eşitsizlik ve istihdam krizi karşısında “geleceğin sosyal güvenlik şemsiyesi” olabilir mi?
Kökeni ve Temel Prensipleri
Temel Gelir fikri yeni değil. Thomas More’un Ütopya‘sından (1516) Martin Luther King Jr.’ın “Yoksullukla Mücadele” çağrılarına (1960’lar) uzanan bu düşünce, son yıllarda teknolojik işsizlik ve pandemi sonrası ekonomik kırılganlıklarla yeniden gündeme geldi. Modelin özü basit:
- Koşulsuzluk: Gelir seviyesi, iş durumu veya sosyal statüye bakılmaksızın tüm vatandaşlara ödeme.
- Düzenlilik: Aylık veya yıllık sabit transfer.
- Bireysellik: Hane halkı yerine bireye özgülenmesi.
Alaska’nın 1982’den beri sürdürdüğü Petrol Fonu (yıllık ~1.000-2.000 dolar) veya Finlandiya’nın 2017-2018 pilotu, pratikteki örneklerden.
Neden Destekleniyor? Geleceğe Dair Argümanlar
- Teknolojik İşsizlik ve Otomasyon Tehdidi:
Oxford Üniversitesi’ne göre, önümüzdeki 20 yılda mevcut mesleklerin %47’si otomasyon riski altında. Uber’siz, drone kuryesiz, yapay zekâlı müşteri hizmetlerinin olduğu bir dünyada, UBI “robot vergisi” gibi modellerle teknolojik zenginliğin yeniden dağıtım aracı olabilir. - Sosyal Adalet ve Yoksullukla Mücadele:
Dünya Bankası verilerine göre, 2020’de pandemi nedeniyle 97 milyon kişi daha aşırı yoksulluğa sürüklendi. UBI, gelir güvencesiyle açlık ve temel ihtiyaç krizlerini doğrudan hedefliyor. Kenya’da GiveDirectly örgütünün yaptığı 12 yıllık deneyde, temel gelir alanların girişimcilik oranı %17 arttı. - Bürokrasiyi Azaltmak:
Karmaşık sosyal yardım sistemleri (gelir testleri, koşullar) yerine tek ödeme, idari maliyeti düşürüyor. - Özgürleştirici Etki:
Bireylere eğitim, sanat veya girişimcilik için zaman ve finansal özgürlük sağlaması, insan odaklı bir ekonomiyi destekleyebilir.
Eleştiriler ve Riskler: Ütopya mı Distopya mı?
- Finansman Sorunu:
ABD‘de kişi başına aylık 1.000 dolar UBI, yıllık 3.9 trilyon dolara mal olur (ABD bütçesinin %90’ı). Ancak savunucular, gelir vergisi reformları, robot vergisi, karbon vergisi veya servet vergisi gibi alternatif kaynakları öneriyor. - Enflasyon Korkusu:
Herkese nakit verilmesi, talep artışıyla fiyatları yükseltebilir. Ancak, İsviçre‘deki gibi yüksek gelirli ülkelerde bu risk düşük; Venezuela gibi istikrarsız ekonomilerde ise yıkıcı olabilir. - Çalışma İsteğini Kırar mı?:
Finlandiya deneyinde, katılımcıların istihdam oranı değişmedi ancak mental sağlıkları ve gelecek güvenleri arttı. İnsanlar, temel ihtiyaçları karşılandığında düşük ücretli işler yerine yeteneklerine uygun alanlara yönelebilir. - Siyasi Tepkiler:
Sağ kanat, “devletçilik” endişesiyle; sol kanat ise “evrensel olması nedeniyle zenginlere de ödeneceği” gerekçesiyle eleştirebiliyor.
Deneyimler Ne Gösteriyor? Pilot Projelerin Sonuçları
- Finlandiya (2017-2018): 2.000 işsiz vatandaşa aylık 560 euro verildi. Sonuçta mutluluk ve stres seviyeleri iyileşti, ancak istihdamda belirgin artış olmadı.
- Stockton, Kaliforniya (2019-2020): Aylık 500 dolar alan düşük gelirliler, borçlarını azalttı ve tam zamanlı iş bulma oranları arttı.
- Hindistan (2011-2013): 6.000 kişiye koşulsuz ödeme yapıldı; beslenme, eğitim ve kadınların ekonomik katılımı olumlu etkilendi.
Bu veriler, UBI’nın kısa vadede yoksulluğu azalttığını, ancak istihdam politikalarıyla desteklenmezse yapısal sorunları çözemeyeceğini gösteriyor.
Gelecek Senaryoları: Hibrit Modeller ve Yol Haritası
UBI’nın “ya hep ya hiç” mantığı yerine, kademeli uygulamalar daha gerçekçi olabilir:
- Negatif Gelir Vergisi: Belli bir eşiğin altındakilere vergi iadesi (Milton Friedman’ın önerisi).
- Sektörel Temel Gelir: Otomasyondan en çok etkilenen sektörlere öncelik.
- Koşullu Nakit Transferi: Brezilya’nın Bolsa Família‘sı gibi eğitim/sağlık şartıyla birleştirme.
Sonuç: Bir Araç Olarak Temel Gelir
Temel Gelir, ne sihirli bir değnek ne de ütopik bir hayal. Ancak, dijitalleşme ve iklim kriziyle şekillenen yeni dünyada, sosyal politikaların esnekliğini artırabilir. İşsizlik sigortası, asgari ücret ve kamusal hizmetler gibi mevcut sistemlerin yerine değil, onlarla birlikte düşünülmeli. Belki de gerçek soru, “UBI mümkün mü?” değil, “Hangi koşullarda, nasıl uygulanmalı?” olmalı.
İnsanlık, makineleşme çağında “çalışmak” tanımını yeniden yazarken, Temel Gelir, ekonomik güvencenin yeni bir dilini oluşturabilir.