Tarifeler, Enflasyon ve Piyasaların Sabırlı Bekleyişi

ABD’de son açıklanan tüketici fiyat endeksi (TÜFE) verileri, ekonominin nabzını tutmak isteyenler için önemli sinyaller vermeye devam ediyor. Haziran ayında çekirdek enflasyon beklentilerin altında kalsa da, tarifelerin fiyatlara olan etkisinin gitgide görünür hale gelmesi, ekonomi cephesinde yeni bir tartışmayı da beraberinde getiriyor. Özellikle BlackRock Investment Institute Makro Global Başkanı Glenn Purves’in değerlendirmeleri bu konuda dikkat çekici. Purves, Mayıs ayında ev aletlerinde görülen fiyat artışlarının tarifelerin bir sonucu olduğuna işaret ederek, bu eğilimin Haziran’da da devam ettiğini ve yıllıklandırılmış bazda %26’lık sert bir fiyat yükselişinin gözlemlendiğini belirtiyor. Bu oran, aslında küresel tedarik zincirlerinin bozulması ve korumacı ticaret politikalarının tüketiciye nasıl hızla yansıdığının çarpıcı bir göstergesi.

Daha da önemlisi, video ve ses ekipmanları gibi eğlence elektroniğinde de benzer işaretler görülmeye başlanmış durumda. Şirketlerin geçmişte tarifelere karşı oluşturdukları stokları yavaş yavaş eritmesiyle birlikte, fiyat baskılarının önümüzdeki aylarda daha da belirginleşmesi olası. Bu tablo, ABD Merkez Bankasının (Fed) %2’lik enflasyon hedefine ulaşmasını zorlaştırıyor. Glenn Purves’in de altını çizdiği gibi, enflasyon baskısı hem mal hem de hizmet kalemlerinde devam ediyor. Nihayetinde tarifelerin nihai maliyetinin kim tarafından üstlenileceği —tüketici mi, üretici mi yoksa ihracatçı mı— zaman içinde ortaya çıkacak.

Öte yandan, Capital Economics’ten James Reilly’nin işaret ettiği üzere, Haziran ayında manşet enflasyon %2,7’ye yükselerek Mayıs ayındaki %2,4’ün üzerine çıktı. Bu, enflasyonist dalgalanmanın henüz sona ermediğinin açık bir göstergesi. Ancak ilginç şekilde, tahvil piyasası bu gelişmelere pek de şiddetli bir tepki vermedi. ABD 10 yıllık Hazine tahvillerinin getirisi %4,47 civarında kalırken, enflasyon raporları sonrası son dört ayda benzer seviyelerde dolaşmayı sürdürdü. MOVE endeksinin de uzun yılların en düşük düzeylerine inmesi, piyasalarda henüz panik havasının oluşmadığını teyit ediyor.

Bu durumu iki şekilde okumak mümkün: İlki, piyasalar henüz enflasyondaki kalıcı riskleri tam olarak fiyatlamış değil. İkincisi ise, yatırımcılar Fed’in aşırı agresif faiz artırımlarına yeniden dönmeyeceğine güveniyor ve bunun rahatlığıyla hareket ediyor. Her iki senaryo da mevcut kırılgan dengelerin uzun süre aynı kalmayabileceğine işaret ediyor.

Bolvin Wealth Management Group Başkanı Gina Bolvin’in tespiti ise önemli bir uyarı niteliğinde. Bolvin, TÜFE verilerinin enflasyonun dalgalı bir patika izlediğini açıkça gösterdiğini ve Fed’in %2’lik hedefe ulaşmasının sanıldığı kadar kolay olmayacağını vurguluyor. Bu tablo, faiz indirimi beklentilerini de doğal olarak ötelerken, yatırımcıları sabırlı olmaya zorluyor. Bolvin, yatırımcılara çeşitlendirilmiş portföyler oluşturmalarını, kaliteli varlıklara odaklanmalarını ve kısa vadeli sabit getirili ürünleri değerlendirmelerini tavsiye ediyor. Böylece hem potansiyel dalgalanmalara karşı koruma sağlanmış oluyor hem de uzun vadeli getiri beklentileri daha sağlıklı yönetilebiliyor.

Aslında bu tabloya bakınca, küresel ekonomide yeni bir normalin şekillendiği rahatlıkla söylenebilir. Pandemi sonrası bozulan tedarik zincirleri tam toparlanamadan, tarifeler gibi korumacı adımların devreye girmesi, enflasyon üzerinde uzun süreli bir baskı kuruyor. Buna jeopolitik gerilimleri ve enerji fiyatlarındaki oynaklığı da eklediğimizde, merkez bankalarının enflasyon hedeflerine ulaşmasının hiç de kolay olmayacağı görülüyor. Bu yüzden önümüzdeki dönemde faiz indirimleri konusunda daha sabırlı bir süreçle karşılaşabiliriz.

Sonuç olarak, piyasalarda panik yok; ancak bir o kadar da temkinli bir bekleyiş var. Tahvil getirilerinin görece yatay seyri, MOVE endeksindeki sakinlik, yatırımcıların Fed’in ilerleyen aylarda nasıl bir politika patikası izleyeceğini görmek için zaman kazanmaya çalıştıklarını gösteriyor. Yine de tarifelerin fiyatlara gecikmeli etkisi, stokların tükenmesiyle daha görünür hale geldikçe, enflasyonun tahmin edilenden daha dirençli bir seyir izleyebileceğini göz önünde bulundurmakta fayda var. Bu nedenle, portföyleri olası dalgalanmalara karşı koruyacak stratejiler geliştirmek, şu an belki de en akılcı yaklaşım olarak öne çıkıyor.