Stratejik sektörlerdeki yatırımlar, “milli güvenlik” ile “küresel iş birliği” arasında nasıl bir denge kurmalı?
Günümüzde devletlerin en kritik ikilemi, stratejik sektörlerdeki yatırımları milli güvenlik kaygılarıyla küresel iş birliği fırsatları arasında dengelemektir. Enerji, savunma, teknoloji ve kritik altyapı gibi alanlar, bir ülkenin egemenliği ve refahı için hayati öneme sahiptir. Ancak küreselleşen dünyada bu sektörlerdeki tecrit, ekonomik ve teknolojik gerilemeye yol açabilir. Peki bu denge nasıl kurulmalı?
Milli Güvenlik: Kırılganlıkları Azaltmak
Stratejik sektörler, dış müdahalelere karşı en savunmasız alanlardır. Örneğin, ABD’nin Huawei’e getirdiği kısıtlamalar veya Avrupa’nın enerji arzında Rusya’ya bağımlılığının yarattığı krizler, güvenlik odaklı politikaların gerekliliğini gösterdi. Ülkeler, kritik teknolojilerin kontrolünü kaybetmemek için yabancı yatırımları sıkı denetimden geçiriyor (CFIUS mekanizması gibi). Benzer şekilde, yerli üretimi teşvik eden politikalar (ABD’de CHIPS Yasası) hem istihdam hem de tedarik zinciri güvenliği sağlıyor. Ancak aşırı korumacılık, yenilikçiliği ve rekabet gücünü zayıflatma riski taşıyor.
Küresel İş Birliği: Büyümenin Anahtarı
Küresel iş birliği olmadan, teknolojik atılımlar ve ekonomik büyüme sınırlı kalır. Uluslararası füzyon projesi ITER, 35 ülkenin nükleer enerji araştırmalarında iş birliğine örnektir. Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’nde olduğu gibi altyapı yatırımları, ekonomik nüfuz kadar karşılıklı bağımlılık da yaratır. Yapay zeka veya iklim teknolojilerinde küresel konsorsiyumlar, maliyet ve risk paylaşımını mümkün kılar. Ancak bu iş birlikleri, veri güvenliği ve fikri mülkiyet risklerini de beraberinde getirir.
Denge Nasıl Sağlanır? Üç İlke
- Akıllı Regülasyonlar: Yabancı yatırımları tamamen engellemek yerine, şeffaf şartlar ve güvenlik testleriyle sınırlamak. Avrupa’nın 5G ağlarında “yüksek riskli” tedarikçilere kısıtlama getiren taksonomisi buna örnek.
- Güvenilir İttifaklar: Jeopolitik hizalanmalara uygun iş birlikleri. Örneğin, QUAD (ABD, Hindistan, Japonya, Avustralya) savunma ve teknolojide Çin’e karşı denge kuruyor. NATO üyeleri, savunma sanayii tedarik zincirlerini çeşitlendirerek Rusya/Çin bağımlılığını azaltıyor.
- Yerel Kapasite + Küresel Ağlar: Güney Kore, yarı iletkenlerde dünya lideri olurken, ASML (Hollanda) ile ortaklık yaparak litografi makinelerine erişim sağlıyor. Yerel AR-GE’yi desteklerken, uluslararası standartlara uyum da kritik.
Vaka Çalışmaları: Dersler ve Uyarılar
- Başarısızlık: Rusya’nın Avrupa’ya gaz bağımlılığı, Ukrayna savaşında ekonomik silaha dönüştü. Karşılığında AB, yenilenebilir enerji ve LNG altyapısına hızla yöneldi.
- Başarı: Tayvan’ın TSMC’si, küresel yarı iletken pazarının %50’sini kontrol ediyor. ABD ve Avrupa, TSMC’yi kendi topraklarında fabrika kurmaya ikna ederken, Tayvan da jeopolitik koruma elde ediyor.
Son Söz: Dinamik Bir Denge
Milli güvenlik ve küresel iş birliği arasında sabit bir formül yok. Dengenin sürekli gözden geçirilmesi gerekiyor. Siber güvenlik, yapay zeka ve iklim krizi gibi alanlarda uluslararası normlar oluşturmak, güven inşası için önemli. Devletler, “stratejik özerklik” ile “karşılıklı bağımlılık”ı harmanlayan politikalar benimsemeli. Unutulmamalı ki, gerçek güvenlik yalnızca içe kapanmakla değil, dirençli ve uyumlu bir sistemle mümkün.