Sıcak Para Çıkışı ve Ekonomide Kırılganlıklar

Türkiye ekonomisi 2025’in ilk beş ayında hem iç politik gelişmelerin hem de dış dünya kaynaklı belirsizliklerin etkisiyle finansal kırılganlıkların daha görünür hale geldiği bir dönemi yaşadı. İçeride yargı süreçlerinin siyasilere uzanması, dışarıda ise küresel ticaret savaşları, jeopolitik gerilimler ve bölgesel çatışmalar sıcak para akımlarını olumsuz etkiledi. Bu süreçte Türkiye’ye yönelik sıcak para hareketlerinde net bazda 13,8 milyar dolarlık bir çıkış gerçekleşti. Bu sadece bir sermaye hareketi değil; aynı zamanda yatırımcının Türkiye ekonomisine ve siyasi risklere dair algısının da yansımasıdır.

2024 yılında, carry trade gibi yüksek getiri fırsatlarının etkisiyle Türkiye’ye yönelen sıcak para, yıl sonunda 307,3 milyar dolarlık bir stok büyüklüğüne ulaşmıştı. Ancak 2025’in ilk beş ayında bu stokta ciddi bir erime yaşandı. Mayıs sonunda toplam sıcak para stoku 291,4 milyar dolara geriledi. Yani beş ayda yaklaşık 15,9 milyar dolarlık bir küçülme görüldü. Bu düşüş, sadece fon çıkışlarından değil; aynı zamanda mevcut portföylerin piyasa değerinde yaşanan azalmadan da kaynaklandı.

Yabancı yatırımcılar açısından bakıldığında en büyük zarar hisse senetleri tarafında yaşandı. Ocak-mayıs döneminde yabancılar Borsa İstanbul’da 113 milyon dolarlık net çıkış yaptı. Ancak portföy değerindeki kayıp bunun çok üzerinde gerçekleşti ve 6 milyar doları aştı. Bu durum, sadece sermaye çıkışını değil, aynı zamanda Türk varlıklarının değer kaybettiğini ve yabancı yatırımcıların ciddi zarar ettiğini ortaya koyuyor. Benzer şekilde devlet tahvillerinde de yabancıların 4,3 milyar dolarlık net çıkışına rağmen toplam stok değeri 7,3 milyar dolar azaldı. Özel sektör borçlanma senetlerinde ise sınırlı bir değer artışı görüldü.

Kısa vadeli krediler cephesinde de tablo karışık. Yabancı yatırımcılar Merkez Bankası’ndaki kısa vadeli mevduatlarından 6,1 milyar doları çekerken, bankalardaki Türk Lirası mevduatlarını da ciddi ölçüde azalttı. Buna karşın döviz mevduatlarında artış yaşanması, yatırımcıların döviz bazlı varlıklara yönelme eğiliminde olduğunu gösteriyor. Ayrıca bankaların yurtdışından sağladığı kısa vadeli kredilerde 8,5 milyar dolarlık net ödeme yapması da döviz likiditesi açısından dikkatle izlenmesi gereken bir gelişme.

Veriler, net sıcak para çıkışının 7,8 milyar dolar olduğunu gösterirken, 5,9 milyar dolarlık kaynağı belirsiz çıkışla birlikte toplamda 13,7 milyar dolarlık bir hareket söz konusu oldu. Bu kaynağı belirsiz sermaye hareketleri, Türkiye’nin finansal şeffaflığı ve izlenebilirliği açısından da soru işaretleri doğuruyor. Net hata ve noksan kaleminde yer alan bu tutarın bu denli yüksek olması, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için önemli bir risk faktörü olarak öne çıkıyor.

Portföy yatırımları hâlen sıcak para stokunun en büyük bölümünü oluşturuyor. Mayıs sonu itibarıyla toplam 112,4 milyar dolarlık portföy yatırımı stoku bulunurken, bunun 84,7 milyar doları borçlanma senetlerinden, geri kalanı ise Borsa İstanbul’daki hisselerden oluşuyor. Özellikle devlet tahvilleri ve özel sektör borçlanma araçları yabancı yatırımcının en fazla tercih ettiği alanlar arasında.

2014 yılında 342,7 milyar dolarla zirve yapan sıcak para stoku, sonraki yıllarda düşüşe geçmesine rağmen 2024’te yeniden 300 milyar doların üzerine çıkarak dikkat çekmişti. Ancak bunun kalıcı bir trend olmadığını, ilk beş aylık verilere bakarak rahatlıkla söyleyebiliriz. “Carry trade” gibi getiri odaklı işlemlerle ülkeye gelen bu sermaye, her an çıkmaya hazır yapısı nedeniyle Türkiye ekonomisi için kırılganlık kaynağı olmayı sürdürüyor. Düşük faizli piyasalardan borçlanıp, yüksek faizli ülkelere yatırım yapma stratejisine dayanan bu yatırım türü, ülke risk priminin ve siyasi tansiyonun yükseldiği dönemlerde sert dalgalanmalara neden olabiliyor.

Türkiye’nin kısa vadeli sermaye akımlarına bağımlılığı, yapısal reformların gecikmesi ve ekonomik öngörülebilirliğin zayıflamasıyla daha da tehlikeli hale geliyor. Özellikle yargı bağımsızlığı, para politikası şeffaflığı ve finansal istikrar gibi konular yabancı yatırımcının radarında. Yabancı sermayenin sadece portföy yatırımı değil, uzun vadeli doğrudan yatırım şeklinde Türkiye’ye gelmesi için bu alanlarda ciddi iyileştirmelere ihtiyaç var.

Sonuç olarak, 2025’in ilk beş ayı sıcak para açısından oldukça zorlu geçti. Çıkışların hem finansal piyasalara hem de kur üzerinde baskı oluşturduğu bir dönemdeyiz. Önümüzdeki süreçte Türkiye ekonomisinin kırılganlıklarını azaltmak için daha kararlı, öngörülebilir ve yatırımcı dostu adımlar atması gerekecek. Aksi takdirde, sıcak paranın oluşturduğu bu tür dalgalanmalar büyümeyi ve istihdamı doğrudan etkileyecek yeni türbülanslara zemin hazırlayabilir.