Reel Kesimde Temkinli İyimserlik: Güven Endeksi Yükseliyor, Beklentiler Dalgalı Seyrediyor

Reel Kesim Güven Endeksi yükseldi ancak firmaların beklentileri dalgalı. Üretim ve ihracat toparlansa da ekonomik algı temkinli.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın 2025 yılı Kasım ayı İktisadi Yönelim Anketi sonuçları, reel sektörün mevcut durumu ve beklentileri açısından karmaşık fakat dikkat çekici bir tablo ortaya koyuyor. Mevsimsellikten arındırılmış Reel Kesim Güven Endeksi’nin 103,2 seviyesine yükselmesi, sanayide bir miktar iyileşmenin sürdüğüne işaret ederken, firmaların gelecek döneme ilişkin değerlendirmeleri hâlen temkinli ve kırılgan bir görünüm sunuyor. Reel sektörün nabzını tutan bu veriler, hem ekonomik yönetim hem de piyasa aktörleri için önemli sinyaller içeriyor.

Endeksin yükselişinde son üç aydaki üretim hacmi, toplam siparişler ve ihracat performansındaki düzelme etkili oldu. Özellikle ihracat siparişlerinde yaşanan toparlanma, küresel talepteki kısmi iyileşmenin yerli üreticilere yansıdığına işaret ediyor. İç piyasa siparişlerinde ise önceki aylarda gözlenen daralma eğiliminin kırılması, tüketim ve yatırım iştahında sınırlı da olsa bir kıpırdanmaya işaret eden önemli bir ayrıntı olarak öne çıkıyor. Buna karşın mevcut mamul mal stoklarının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi, üreticilerin talep tarafında hâlen tam anlamıyla ikna olmadığını gösteriyor. Stokların artması, talebin geleceğine duyulan güvensizliğin gizli bir göstergesi niteliğinde.

Reel Kesim Güven Endeksi’ndeki artışa rağmen firmaların genel ekonomik gidişata yönelik değerlendirmeleri olumsuz yönde seyrediyor. Sanayi işletmelerinin ekonomik ortamı daha kötü olarak değerlendirmeye devam etmesi, enflasyon baskıları, finansmana erişimde yaşanan güçlükler ve küresel belirsizliklerin hâlen reel sektörün algısını zayıflattığını ortaya koyuyor. Bu durum, ekonomide “parçalı bulutlu” bir görüntünün hâkim olduğunun güçlü bir işareti.

Gelecek döneme ilişkin beklentilerde de benzer bir karmaşıklık hakim. Üretim hacmi ve iç piyasa siparişlerinde artış beklentilerinin zayıflaması, firmaların yılın son çeyreğinde talep koşullarına daha temkinli yaklaştığını gösteriyor. Buna karşın ihracat siparişi beklentilerindeki iyileşme, dış talebin kısa vadede üreticiler için bir güvenlik supabı işlevini sürdürebileceğini düşündürüyor. Ancak istihdam artışına yönelik beklentilerdeki ivme kaybı ve yatırım harcamalarına ilişkin olumlu beklentilerin zayıflaması, reel sektörün geleceğe dönük atılım kapasitesini sınırlayan unsurlar olarak dikkat çekiyor.

Maliyet tarafındaki gelişmeler de firmaların karar alma süreçleri üzerinde belirleyici olmaya devam ediyor. Gelecek üç aylık dönemde ortalama birim maliyetlerin artacağı beklentisinin güçlenmesi, enflasyonist baskıların henüz tam anlamıyla kontrol altına alınamadığını gösteriyor. Buna karşılık son üç aydaki maliyet artışını bildirenlerin oranındaki düşüş, maliyet baskılarının geçmiş döneme kıyasla bir miktar hafiflediğine işaret eden olumlu bir detay olarak not edilebilir. Satış fiyatlarına ilişkin artış beklentilerinin güçlenmesi ise talep koşullarına bağlı olarak enflasyonun önümüzdeki aylarda da risk oluşturmaya devam edebileceğini gösteriyor.

Üretici enflasyonu beklentilerindeki 0,8 puanlık gerileme ile %33,5 seviyesine iniş, beklentilerde sınırlı bir iyileşmeye işaret etse de bu düşüşün kırılgan olduğu söylenebilir. Reel sektörün genel gidişata dair değerlendirmelerinde kötümserliğin artması, bu iyileşmenin kalıcılığı konusunda soru işaretleri yaratıyor.

Genel tabloya bakıldığında reel sektörün mevcut koşullar altında temkinli bir iyimserlik sergilediği görülüyor. Güven endeksindeki yükseliş değerli olmakla birlikte, beklentilerdeki dalgalı seyir ve firmaların ekonomik ortama dair kararsızlığı, ekonomideki dengelenme sürecinin tam anlamıyla oturmadığını gösteriyor. Üreticiler bir yandan mevcut iyileşmeleri not ederken, diğer yandan önlerini görmekte zorlandıkları bir dönemin içinde ilerliyorlar. Bu nedenle 2025 yılının geri kalan döneminde politika yapıcıların öngörülebilirliği artıracak, finansmana erişimi kolaylaştıracak ve maliyet istikrarını destekleyecek adımlarına duyulan ihtiyaç her zamankinden daha fazla hissediliyor.