PPK’da “Pas Geçme” İhtimali Güçleniyor

Uzmanların değerlendirmelerine göre, Ekim ayında PPK'nın faiz kararında “pas geçme” ihtimali giderek güçleniyor.

Türkiye ekonomisinde enflasyon görünümü ve para politikası beklentileri yeniden tartışmaya açıldı. Eylül ayında açıklanan enflasyon verisi, piyasa beklentilerinin oldukça üzerinde geldi ve Merkez Bankası’nın faiz indirim patikasına kısa vadede devam etme ihtimalini zayıflattı. Uzmanların değerlendirmelerine göre, Ekim ayında Para Politikası Kurulu’nun (PPK) faiz kararında “pas geçme” ihtimali giderek güçleniyor.

Eylül ayında tüketici fiyat endeksi (TÜFE), aylık yüzde 2,55’lik beklentinin belirgin şekilde üzerinde gerçekleşti. Bu tablo, yıl sonu enflasyon tahminleri açısından yeni bir revizyon ihtiyacını beraberinde getirdi. Merkez Bankası’nın daha önce belirlediği yıl sonu için yüzde 25-29 aralığındaki hedefin üst noktasına ulaşılması dahi artık zor görülüyor. Uzmanlara göre, mevcut eğilimler yıl sonu enflasyonunun yüzde 31’in üzerine taşınabileceğini işaret ediyor.

Bu gelişmeler, para politikası tarafında önemli bir kırılma yaratıyor. Merkez Bankası, enflasyon görünümünü gözeterek faiz indirim patikasına başlamıştı. Ancak enflasyonun beklentilerin üzerinde seyretmesi ve talep koşullarının güçlü kalması, kısa vadede bu adımların askıya alınabileceğini düşündürüyor. Özellikle 2026 için belirlenen yüzde 15-19’luk enflasyon tahmin aralığının üst noktası bile, mevcut trend ışığında oldukça iddialı kalıyor.

PPK’nın Ekim ayında alacağı karar, piyasalarda merakla bekleniyor. Şu anda öne çıkan senaryo, faiz indirimi yerine “bekle-gör” stratejisinin tercih edilmesi. Bu da, para politikasında kısa vadeli bir ara anlamına geliyor. Çünkü mevcut fiyat ve talep göstergeleri, indirim sürecinin devamı için yeterli alan bırakmıyor.

Bu noktada, Merkez Bankası’nın iletişim dili de kritik önemde olacak. Piyasalara verilecek mesajın, sadece faiz kararıyla değil, aynı zamanda enflasyon beklentileri ve 2026 projeksiyonlarıyla uyumlu olması gerekiyor. Aksi halde, güven sorunları yeniden gündeme gelebilir.

Öte yandan, küresel para politikası görünümü de Türkiye’nin kararlarını dolaylı olarak etkiliyor. ABD Merkez Bankası (Fed) faiz indirimleri konusunda daha temkinli bir çizgiye yönelmiş durumda. Avrupa Merkez Bankası da enflasyon risklerini gözeterek kademeli adımlar atıyor. Bu çerçevede, Türkiye’nin agresif bir indirim sürecine devam etmesi, uluslararası piyasalarda risk algısını artırabilir.

Sonuç olarak, Eylül enflasyonu sonrasında ortaya çıkan tablo, Merkez Bankası’nın Ekim ayında faiz indirimlerine ara vermesi ihtimalini güçlendiriyor. “Pas geçme” senaryosu, hem fiyat istikrarı hedefi hem de piyasa beklentilerinin yönetimi açısından rasyonel bir seçenek olarak öne çıkıyor. Ancak yıl sonuna doğru enflasyonun seyri ve küresel finansal koşullar, para politikasının yönü üzerinde belirleyici olmaya devam edecek.