Powell’ın Mesajı: Tarifeler Geçici, Belirsizlik Kalıcı

ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Jerome Powell’ın Rhode Island’da yaptığı son konuşma, para politikası tartışmalarında yeni bir pencere açtı.

ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Jerome Powell’ın Rhode Island’da yaptığı son konuşma, para politikası tartışmalarında yeni bir pencere açtı. Powell, özellikle tarifelerden kaynaklanan fiyat artışlarının enflasyona kalıcı bir baskı getirmeyeceğini vurguladı. Ona göre bu artışlar, birkaç çeyreğe yayılan ve fiyat seviyesini tek seferlik yukarı taşıyan bir etkiye sahip olacak. Ancak bu sürecin ardından enflasyonun yeniden hedeflenen yüzde 2 seviyesine yönelmesi bekleniyor. Fed Başkanı’nın açıklamaları, hem enflasyon hem de büyüme tarafında çift yönlü risklerin arttığını ortaya koyuyor.

Powell, ABD ekonomisinin yılın ilk yarısında yüzde 1,5 büyümede kaldığını, bunun geçen yılki yüzde 2,5’lik hızın oldukça gerisinde olduğunu hatırlattı. Bu yavaşlamanın merkezinde tüketici harcamalarındaki düşüşün yer aldığını, konut sektörünün de toparlanamadığını belirtti. İşletme yatırımlarında ise geçen yıla kıyasla sınırlı bir toparlanma gözlenmiş olsa da belirsizliklerin iş dünyası üzerindeki baskısı devam ediyor. Özellikle Fed’in Eylül Bej Kitabı’na yansıyan iş dünyası beklentilerindeki karamsarlık, ekonomik güvenin zayıf seyrettiğini teyit ediyor.

İşgücü piyasasına bakıldığında ise manzara daha dikkat çekici. İşsizlik oranı ağustosta yüzde 4,3’e yükseldi. Bordrolu istihdamda artışlar keskin biçimde yavaşladı ve aylık ortalama sadece 29 bin kişilik yeni istihdam yaratıldı. Bu rakam, işsizlik oranını sabit tutmak için gerekli seviyenin bile altında. Powell’ın altını çizdiği üzere, istihdama yönelik aşağı yönlü riskler belirginleşirken, iş gücü piyasasındaki bu soğuma alışılmadık bir tablo ortaya çıkarıyor.

Enflasyon tarafında ise karışık bir resim var. Mal fiyatlarında son aylarda görülen yükseliş, genel enflasyonu hızlandırmış durumda. Ancak Powell, bunun daha çok tarife artışlarından kaynaklandığını, geniş çaplı fiyat baskılarının söz konusu olmadığını savunuyor. Hizmetler tarafında, özellikle konut hariç bakıldığında, fiyat artışlarının hız kestiğini belirtmesi, Fed’in enflasyonu hâlâ geçici faktörlerin etkisi altında gördüğünü gösteriyor. Yine de çekirdek PCE fiyat endeksindeki yüzde 2,9’luk yıllık artış, hedefin üzerinde kalmaya devam ediyor ve bu da Fed’in “ihtiyatlı” yaklaşımını zorunlu kılıyor.

Powell’ın konuşmasında dikkat çeken bir diğer unsur ise risk dengesi oldu. Enflasyona yönelik kısa vadeli risklerin yukarı yönlü, istihdama yönelik risklerin ise aşağı yönlü olduğuna işaret eden Powell, aslında Fed’in ikili görevini dengelemekte zorlandığını itiraf etmiş oldu. Bu bağlamda, son toplantıda politika faizini 25 baz puan indirerek yüzde 4-4,25 aralığına çekmeleri, daha nötr bir duruşa yönelmenin işareti olarak okunuyor. Powell hâlâ bu seviyeyi “orta derecede kısıtlayıcı” olarak nitelendiriyor, ancak aynı zamanda gelişmelere göre esnek davranacaklarını vurguluyor.

Buradan çıkarılacak en önemli ders, Fed’in önceden belirlenmiş bir patikası olmadığıdır. Powell, politika kararlarının tamamen gelen verilere ve risk dengesine bağlı olduğunu açıkça ifade etti. Bu da piyasalara, Fed’in gerekirse yeniden sıkılaştırmaya gidebileceği ya da ekonomideki zayıflamaya bağlı olarak daha agresif gevşeme uygulayabileceği mesajını veriyor.

Benim eklemek istediğim nokta, Powell’ın “tarifelerin etkisi geçici” söyleminin aslında kritik bir politika dengelemesine işaret ettiğidir. Eğer bu artış gerçekten geçici kalırsa, Fed’in daha rahat hareket etmesi mümkün olacak. Ancak küresel ticaret savaşlarının derinleşmesi, tedarik zincirlerindeki kırılmaların kalıcı hale gelmesi ve maliyet baskılarının süreklilik kazanması halinde Powell’ın bu güvence veren yaklaşımı sorgulanabilir hale gelebilir. Fed, bir yandan büyümedeki zayıflığı telafi etmeye çalışırken diğer yandan fiyat istikrarını korumak gibi oldukça ince bir ip üzerinde yürümeye devam ediyor.

Kısacası Powell’ın mesajı net: Tarifeler enflasyona kısa vadede etki edecek ama kalıcı bir sorun yaratmayacak. Ancak iş gücü piyasasındaki soğuma ve büyümedeki yavaşlama, Fed’in kararlarında yeni bir belirsizlik katmanı oluşturuyor. Bugünkü şartlarda Fed’in rotası daha çok veriye bağımlı hale gelmiş durumda ve piyasalara net bir yön vermektense belirsizlikleri yönetmeye odaklanıyor.