Piyasaların Gözü Siyasette: Belirsizlik, Güvenli Liman ve Kritik Tarihler

Piyasaların ruh halini artık yalnızca ekonomi yönetiminin politikaları değil, siyasi gelişmeler de belirliyor.

Para piyasaları son iki haftadır moralsiz ve yönsüz bir seyir izliyor. Küresel ölçekte ABD’den gelen ekonomik belirsizlikler yatırımcıları güvenli liman arayışına sürüklerken, altın bu süreçte öne çıkan en önemli araç oldu. Gelişmekte olan piyasalardan çıkış hız kazanırken Türkiye’de asıl belirleyici unsur siyasi gelişmeler oldu. Özellikle CHP içindeki tartışmalar ve kongre süreçleri, piyasaların kırılgan yapısını daha da derinleştirdi.

CHP İstanbul il kongresinin iptal edilmesi ve ardından kayyum atanması piyasaları doğrudan etkiledi. 2 Eylül günü Borsa İstanbul’un 11.331 seviyesinden hızla satışa geçerek 10.877 puandan kapanması, siyasetin finansal göstergeler üzerindeki etkisini en net biçimde ortaya koydu. Bu düşüş sonrası birkaç gün daha satıcılı bir seyir izlendi. Merkez Bankası’nın faiz indirimi beklentisi piyasaları ayakta tutmaya çalışsa da, gelişmelerin siyasi yönü çok daha ağır bastı.

Nitekim 11 Eylül’de Merkez Bankası beklentilerin üzerinde bir adım atarak politika faizini yüzde 43’ten yüzde 40,5’e indirdi. Normal şartlarda bu denli güçlü bir indirim, borsada alımların hızlanmasına ve endeksin yukarı yönlü ivme kazanmasına yol açabilirdi. Ancak siyasi gündemin baskınlığı, faiz kararının etkisini sınırladı. Endeks yaklaşık iki haftalık süreçte yüzde 4,6 kayıp yaşayarak 10.372 seviyesine kadar geriledi. Bu tablo, ekonomik dinamiklerin tek başına yeterli olmadığını, piyasa fiyatlamalarının siyasi iklimden doğrudan etkilendiğini gösterdi.

Uzmanların altını çizdiği nokta, artan siyasi belirsizliklerin döviz talebini de tetiklemesi. Döviz piyasasında Merkez Bankası’nın kontrolünün süreceği beklentisi var, ancak siyasi krizlerin derinleşmesi halinde bu kontrolün sınanması kaçınılmaz görünüyor. Borsa İstanbul açısından ise 10.000 puan seviyesi kritik kabul ediliyor. Bu seviyenin kırılması, mart ayında yaşanan kriz döneminde görülen 9.000 puan bandına dönüş riskini gündeme getirebilir.

Bu yıl piyasaları doğrudan etkileyen üç kritik siyasi tarih öne çıkıyor. İlki 19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıydı. Bu gelişme sonrası dövizde hızlı yükseliş, borsada ise sert satışlar yaşandı. O hafta yabancı yatırımcıların hisse ve tahvil satışlarının toplamı milyarlarca dolara ulaştı. İkinci kritik tarih 2 Eylül’deki CHP İstanbul il kongresinin iptali oldu. Bu gelişmenin ardından yine yabancı satışlarının arttığı ve piyasaların baskılandığı görüldü. Üçüncü kritik tarih ise bugün. CHP kurultay davası piyasaların yönü açısından belirleyici olabilir. Eğer dava beklentilere uygun şekilde sonuçlanır ve belirsizlik azalırsa dövizde rahatlama, borsada da tepki alımları görülebilir. Ancak aksi yönde gelişmeler yaşanırsa, mart ayındaki gibi yeni bir sarsıntı ihtimali masada.

Sonuçta piyasaların ruh halini artık yalnızca ekonomi yönetiminin politikaları değil, siyasi gelişmeler de belirliyor. Yatırımcı psikolojisi, güvensizlik dönemlerinde altına ve dövize yöneliyor; borsa ise siyasi riskler karşısında kırılgan kalıyor. Bu nedenle bugünkü dava, yalnızca siyasi dengeler açısından değil, finansal piyasaların geleceği bakımından da son derece kritik. Türkiye piyasaları, ekonomik reform beklentilerinin ve faiz kararlarının ötesinde, siyasi istikrarın sağlanmasına bağlı bir seyir izlemeye devam edecek gibi görünüyor.