Haftanın son işlem gününde Borsa İstanbul’da sakin ama pozitif bir kapanış gördük. Endeks, bilanço açıklamalarının hisse bazlı hareketleri öne çıkardığı, küresel merkez bankalarının temkinli tonunu koruduğu ve iç makro gündemin yakından takip edildiği bir haftayı geride bıraktı. BIST 100’ün yüzde 0,27 yükselişle 10.971 seviyesinde kapanması, piyasaların “bekle–gör” modunu tercih ettiğini gösteriyor. Bankacılık tarafındaki sınırlı yükselişe karşın, sanayi ve holding hisselerinde daha güçlü performans dikkat çekti. Döviz ve altın cephesinde ise sınırlı dalgalanmalar izledik; özellikle gram altında görülen kayıp, küresel altın fiyatlarındaki soluklanmanın yerel yansımalarından biri olarak kayda geçti.
Bu tabloya küresel cepheyi eklediğimizde fotoğraf daha belirginleşiyor. Fed ve ECB’den gelen temkinli açıklamalar, faiz indirim sürecinde hızlı davranılmayacağına işaret ederken, ABD–Çin ilişkilerindeki yumuşama küresel risk iştahını destekledi. Ancak bu iyimserlik, piyasanın agresif bir pozisyonlanmaya yöneldiği anlamına gelmiyor; tam aksine, dünya genelinde para politikasında net bir rota belirsizliğini koruyor. Bu durum, risk varlıklarında seçici ve temkinli fiyatlamaları beraberinde getiriyor.
İçeride ise gözler pazartesi açıklanacak enflasyon rakamında. Beklentiler fiyat artışlarının yavaşlama eğiliminde olduğuna işaret etse de, dezenflasyon sürecinin kolay olmayacağı fikri yerleşmiş durumda. Bloomberg HT ve AA Finans anketleri, aylık enflasyon beklentilerinin yüzde 2,7 civarında seyrettiğini gösteriyor. TÜRK-İŞ verileri de gıdadaki artışın sürdüğüne işaret etti. Hizmet enflasyonunda katılık ve kira dinamiklerindeki baskı, dezenflasyonun sancılı ve zamana yayılan bir süreç olacağını net biçimde ortaya koyuyor. Pazartesi gelecek veri ve hemen ardından 7 Kasım’daki Enflasyon Raporu, para politikası tonuna ilişkin yeni ipuçları sunacak.
Bu arada TCMB’nin sektörel beklenti anketi piyasaların zihin haritasını biraz daha netleştirdi. Piyasa katılımcılarının yıllık enflasyon beklentisinin %23,26’ya yükselmesi, finansal kesimin fiyat baskılarını daha yüksek fiyatlamaya başladığını ortaya koyuyor. Reel sektör tarafında hafif gerileme, üretim maliyetlerindeki risklerin dengelendiğine işaret ederken, hanehalkı beklentilerinin %54’ü aşarak diğer kesimlerden dramatik şekilde ayrışması, ekonomide algı yönetiminin önemini bir kez daha gözler önüne seriyor. Hanehalkı cephesinde fiyat inancının düzelmemesi, fiyatlama davranışları üzerinde yapışkanlık yaratmaya devam ediyor.
Özetle, piyasa şu an rota arıyor. Bilanço döneminin sunduğu hisse bazlı fırsatlar takip edilirken, makro cephede belirsizlikler korunuyor. Bu nedenle endeks tarafında geniş tabanlı agresif hareketler yerine seçici stratejiler ön plana çıkıyor. Önümüzdeki hafta, enflasyon verisi ve TCMB’nin iletişimi, yıl sonu fiyatlamaları açısından yön bulmada kritik bir eşik olacak. Küresel merkez bankalarının söylemleri ve jeopolitik senaryo ise risk iştahını şekillendirmeye devam edecek.
Bu dönemde yatırımcılar için başlıca strateji, sert pozisyon değişikliklerinden kaçınarak bilançoları güçlü, borçluluk yapısı sağlıklı ve nakit akış kabiliyeti yüksek şirketlere odaklanmak olmalı. Küresel belirsizlikler sürerken, sermayenin korunması ve rasyonel portföy dağılımı risk yönetiminin temelini oluşturuyor. Ekonomi politikasında istikrar mesajları ve enflasyonla mücadelede kararlılığın sürmesi durumunda, piyasalarda daha net bir yön arayışının önümüzdeki dönemlerde güçlenmesini bekleyebiliriz. Bu süreç, sabredebilen ve doğru seçen yatırımcı için fırsatlar barındırıyor.









