Barış Umudu ve Arz Endişesi Fiyatları İki Yılın En Düşük Eğilimine Taşıdı
Küresel petrol piyasası, jeopolitik beklentiler ve arz politikalarının kesiştiği bir dönemde son iki yılın en sert ve en uzun soluklu aylık düşüş serisine doğru ilerliyor. Yatırımcılar bir yandan ABD öncülüğünde Ukrayna merkezli çatışmayı sona erdirmeye yönelik diplomatik girişimleri izlerken, diğer yandan hafta sonu yapılacak kritik OPEC+ toplantısının sinyallerini fiyatlıyor. Bu iki başlık, petrolün risk primini zayıflatırken arz fazlası algısını güçlendiriyor.
Uluslararası piyasalarda referans kabul edilen Brent petrol, 63 doların hemen üzerinde yatay bir görünüm sergilerken ABD tipi ham petrol WTI yaklaşık 59 dolar seviyelerinde denge arıyor. Brent’in kasım ayında da düşüşe hazırlanması, Mayıs 2023’ten bu yana görülen en uzun aylık değer kaybı zincirinin oluşmak üzere olduğuna işaret ediyor. Yıl genelinde yaklaşık yüzde 15’e ulaşan gerileme, yalnızca kısa vadeli dalgalanmalardan değil, daha yapısal bir fiyat baskısından söz edilmesine neden oluyor.
Bu baskının önemli bir ayağı, arz tarafındaki belirsizlikler. OPEC+ cephesinden sızan beklentiler, 2026 başlarında planlanan üretim artışlarının ertelenmesinin masada kalmaya devam ettiğini gösterse de, bu temkinli duruş fiyatları desteklemek için yeterli görünmüyor. Zira ittifak dışındaki üreticilerin kapasite artırımları ve ABD kaya petrolü üretiminin esnek yapısı, küresel arzın talebin önünde seyredebileceği algısını güçlendiriyor. Bu tablo, piyasada “kontrollü kısıntı” politikalarının etkisinin giderek zayıfladığı yönünde bir endişe yaratıyor.
Finans kuruluşlarının projeksiyonları da bu endişeyi besliyor. JPMorgan tahminleri, 2026 yılında günlük 2,8 milyon varil, 2027’de ise 2,7 milyon varil düzeyinde arz fazlası oluşabileceğine işaret ediyor. Talep cephesinde küresel büyümenin ivme kaybetmesi, Çin ve Avrupa kaynaklı zayıf sanayi verileri ve enerji verimliliği yatırımlarının artması, bu arz fazlasının fiyatlara daha kalıcı yansımasına yol açabilecek unsurlar arasında görülüyor.
Jeopolitik tarafta ise Ukrayna’ya ilişkin barış çağrıları, petrol piyasasında alışılmış şekilde yukarı yönlü risk primi üretmek yerine, tam tersine aşağı yönlü bir rahatlama etkisi yaratıyor. Karadeniz hattı ve Avrupa enerji güvenliği üzerindeki belirsizliğin azalabileceği ihtimali, özellikle kısa vadeli kontratlarda satışları hızlandırıyor. Buna ek olarak, Orta Doğu’da tansiyonun görece kontrol altında seyretmesi, petrol fiyatlarını destekleyecek yeni bir şokun şimdilik ufukta olmadığı algısını güçlendiriyor.
Tüm bu unsurlar bir arada değerlendirildiğinde, petrol piyasasında mevcut düşüş yalnızca OPEC+ toplantısına bağlanabilecek geçici bir hareketten ziyade, arz-talep dengesinde kalıcı bir yeniden fiyatlama sürecine işaret ediyor. OPEC+’tan gelecek mesajlar kısa vadeli oynaklığı artırabilir; ancak talep görünümünde belirgin bir toparlanma veya beklenmedik bir arz kesintisi yaşanmadıkça, petrolün yeniden güçlü bir yükseliş trendine girmesi zor görünüyor. Bu nedenle önümüzdeki dönemde fiyatlamaların daha düşük bantlarda, veriye ve jeopolitik gelişmelere duyarlı bir şekilde seyretmesi bekleniyor.








