Küresel petrol piyasalarında son günlerde dikkat çeken hareketlilik, arz fazlası endişeleri ile Fed’in faiz indirimi kararının yarattığı karmaşık beklentilerin gölgesinde şekilleniyor. Brent petrol fiyatı 67,63 dolara, WTI ise 63,87 dolara gerileyerek üst üste ikinci seansını düşüşle kapattı. Normal şartlarda faiz indirimlerinin ekonomik faaliyeti canlandırarak enerji talebini artırması beklenirken, bu kez piyasaların okuması daha temkinli oldu.
Fed’in 25 baz puanlık faiz indirimi ve yıl sonuna kadar iki ek indirim daha gelebileceği sinyali, teoride talebi destekleyici bir faktör. Ancak analistlere göre bu beklenti büyük ölçüde fiyatlara zaten yansımış durumda. Daha da önemlisi, Başkan Jerome Powell’ın mesajlarındaki karamsarlık piyasalar üzerinde belirleyici oldu. Powell’ın vurguladığı zayıflayan işgücü piyasası ve dirençli enflasyon, indirimin talep artırıcı değil, bir tür risk yönetimi hamlesi olduğuna işaret etti. Yani piyasalar, “büyüme endişeleri” ile “talep beklentisi” arasındaki ince çizgide gidip geliyor.
ABD tarafında açıklanan stok verileri de tabloyu daha karmaşık hale getirdi. Ham petrol stoklarında sert bir düşüş yaşanırken damıtılmış ürün stoklarının 4 milyon varil artması, yakıt talebine dair soru işaretlerini artırdı. Özellikle dizel ve jet yakıtı gibi ürünlere olan talepteki zayıflama sinyali, küresel ekonomide yavaşlama ihtimalinin enerji tüketimine nasıl yansıdığı konusunda kaygıları besledi.
Petrol fiyatlarının yönünü belirleyen unsurların başında jeopolitik riskler, küresel talep görünümü ve arz tarafındaki gelişmeler geliyor. Son dönemde arz fazlası ihtimalinin yeniden öne çıkması, fiyatların yukarı yönlü potansiyelini sınırlıyor. OPEC+ ülkelerinin üretim kotalarındaki esneklik ve ABD’nin kaya petrolü üretimindeki artış, piyasalarda dengeyi hassas hale getiriyor. Talep tarafında ise gelişmiş ekonomilerdeki zayıflayan tüketim eğilimleri dikkat çekiyor.
Bugün gelinen noktada petrol piyasası, adeta iki yönlü bir sıkışmışlık yaşıyor. Bir yanda Fed’in gevşek para politikası ve uzun vadede canlanabilecek talep beklentisi; diğer yanda ise arz fazlası ihtimali ve küresel büyümenin zayıflamasına yönelik endişeler var. Yatırımcıların gözleri, önümüzdeki dönemde açıklanacak makroekonomik veriler ve özellikle ABD’nin enerji tüketimine dair göstergelere çevrilmiş durumda.
Burada unutulmaması gereken bir başka nokta ise enerji piyasalarının hassas yapısı. Küçük bir veri sürprizi, jeopolitik gelişme ya da üretim kesintisi haberi fiyatları hızla yukarı çekebilir. Ancak bugünkü tablo, aşağı yönlü risklerin daha baskın olduğunu gösteriyor. Özellikle Avrupa’da enerji talebindeki zayıflama, Çin’in ekonomik toparlanmasındaki dalgalanmalar ve ABD’deki stok dinamikleri birlikte değerlendirildiğinde, petrol fiyatlarının önümüzdeki haftalarda dalgalı seyrini sürdürmesi muhtemel görünüyor.
Sonuç olarak, petrol piyasasında şu anki fiyat hareketleri yalnızca arz ve talep dengesine değil, aynı zamanda küresel ekonominin kırılganlığına ve merkez bankalarının yönlendirmelerine bağlı. Fed’in faiz indirimleri tek başına yeterli olmuyor; piyasaların güven duyması için güçlü bir ekonomik toparlanma sinyali gerekiyor. Bu sinyal gelene kadar ise petrol fiyatları, belirsizliklerin gölgesinde yön aramaya devam edecek.









