Neoliberalizm, 20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren küresel ekonomik ve siyasi düzeni şekillendiren bir ideoloji. Serbest piyasa vurgusu, devletin küçültülmesi ve özelleştirmelerle tanımlanan bu model, kimi için “özgürlüğün manifestosu”, kimi içinse eşitsizliği derinleştiren bir sömürü düzeni. Peki neoliberalizm gerçekten vaat ettiği gibi bireysel özgürlükleri mi genişletti, yoksa küresel kapitalizmin yeni bir maskesi mi?
Tarihsel Köken: Piyasanın Yükselişi
Neoliberalizm, 1947’de Friedrich Hayek ve Milton Friedman gibi düşünürlerin öncülüğünde kurulan Mont Pelerin Topluluğu’yla şekillendi. 1970’lerdeki stagasyon krizi, Keynesyen politikaların terk edilip Reagan ve Thatcher’ın “devlet problemin ta kendisidir” söylemiyle hayata geçti. Serbestleşme, deregülasyon ve küreselleşme, refah devletinin çözülüşünün habercisi oldu.
Özgürlük Savunusu: Piyasa ve Birey
Neoliberalizmin savunucuları, devletin ekonomiye müdahalesinin özgürlükleri kısıtladığını iddia eder. Örneğin, Doğu Bloku’nun çöküşüyle piyasa ekonomisinin “zaferi” kutlandı. Şirketlerin küresel hareketi, tüketiciye ucuz ürünler sundu; teknolojik atılımlar ve girişimcilik kültürü yükseldi. Dünya Bankası verilerine göre, 1990-2015 arasında 1 milyar insan aşırı yoksulluktan kurtuldu. Bu, neoliberal küreselleşmenin “kazanımları” olarak sunuldu.
Sömürü Eleştirisi: Eşitsizlik ve Prekarite
Ancak neoliberal politikaların gölgesinde derin bir karanlık yatıyor:
- Servet Uçurumu: Oxfam’a göre, 2020’de dünya nüfusunun en zengin %1’i, geri kalan %99’un iki katı servete sahipti. Vergi cennetleri ve sermaye hareketliliği, bu eşitsizliği besliyor.
- Emek Sömürüsü: Taşeronlaşma, sendikasızlaştırma ve asgari ücret politikaları, işçileri güvencesizliğe mahkûm etti. Bangladeş’teki tekstil işçileri veya Amazon depolarındaki çalışma koşulları bunun örnekleri.
- Ekolojik Yıkım: Piyasanın kuralsızlaştırılması, Amazon ormanlarının talanı ve fosil yakıt endüstrisinin desteklenmesiyle doğa metalaştı.
- Finansal Krizler: 2008 mortgage krizi, deregülasyonun bankaları denetimsiz bırakmasıyla patlak verdi; milyonlar işsiz kalırken devletler bankaları kurtardı.
İki Yüzüyle Küreselleşme
Neoliberalizm, Çin ve Hindistan gibi ülkelerde yoksulluğu azalttı ancak bu büyüme, Batı’da sanayisizleşmeye ve işsizliğe yol açtı. Dünya Ticaret Örgütü anlaşmaları, gelişmekte olan ülkeleri ucuz işgücüne mahkûm ederken, çok uluslu şirketler kârlarını katladı.
Alternatif Arayışları: Ne Yapmalı?
Neoliberalizmin krizleri, sosyal devletin yeniden düşünülmesini zorunlu kılıyor. İskandinav modeli gibi sosyal piyasa ekonomileri, serbest piyasa ile kamuculuğu dengelemeyi öneriyor. Ayrıca, çevresel sürdürülebilirlik ve temel gelir gibi politikalar, yeni ekonomik paradigmaların kapısını aralıyor.
Sonuç: Özgürlük mü, Sömürü mü?
Neoliberalizm, özgürlük vaadiyle başladığı yolda, piyasanın tahakkümüne dönüştü. Ancak bu, piyasanın tamamen reddedilmesi gerektiği anlamına gelmiyor. Adil vergilendirme, güçlü sosyal güvenlik ağları ve ekolojik planlama, piyasanın insani bir çerçeveye oturtulabileceğini gösteriyor. Soru, ekonomik sistemlerin insanlık için mi yoksa sermaye için mi çalıştığında düğümleniyor. Neoliberalizm, bu soruya verilecek yanıtla ya tarihin çöplüğüne ya da reform masasına gidecek.
Yazarın Notu: Bu yazı, neoliberalizmin çok boyutlu etkilerini anlamaya çalışan bir perspektif sunar. Tartışma, ancak veriler ve insani değerler ışığında sürdürülebilir.