Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) yeni dönem Nefes Kredisi başvurularını başlatması, ekonomik dar boğazdan geçen küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ’ler) için yeniden umut kapısı araladı. 8–9 Temmuz’dan itibaren gündeme gelen kredi paketinde başvurular 2 Ekim itibarıyla alınmaya başladı. En fazla 2,5 milyon TL’ye kadar sağlanacak kredi, 36 aya varan vade imkânı ve 6 aylık anapara ödemesiz dönemiyle özellikle nakit akışı sorunları yaşayan işletmeler için cazip görünüyor.
Yeni paket, faiz oranları bakımından da dikkat çekici. 24 aya kadar vadelerde %38, 24 ayı aşan vadelerde %37 olarak belirlenen oranlar, mevcut piyasa koşullarında ticari kredi maliyetlerine kıyasla daha erişilebilir sayılabilir. Ancak enflasyonun yüksek seyrettiği bir ortamda bu faizlerin yine de işletmeler üzerinde ciddi maliyet baskısı yaratacağı açık. Özellikle enerji ve hammadde maliyetleriyle boğuşan, aynı zamanda iç talepteki daralma ile karşı karşıya olan firmalar için kredi geri ödemeleri zamanla yeni bir yük haline gelebilir.
Kredi Garanti Fonu’nun (KGF) %80 kefalet desteği, paketin en kritik unsurlarından biri. Teminat sıkıntısı çeken işletmeler için bu, neredeyse kredinin kapısını açan anahtar niteliğinde. Bankalar açısından riskin büyük bölümünün devlet tarafından üstlenilmesi, kullandırım iştahını artırabilir. Ancak burada da dikkat edilmesi gereken nokta, bankaların uygulayacağı ek koşullar ve sürecin bürokratik işleyişidir.
6 aylık anapara ödemesiz dönem, nefes kredisi adının hakkını veren bir avantaj sağlıyor. Çünkü KOBİ’lerin büyük kısmı, kredi çeker çekmez üretim ve satışa dönük harcamalar yaparken kısa sürede geri ödeme baskısıyla karşı karşıya kalıyor. Bu geçiş süresinin tanınması, özellikle ihracata yönelen ya da sezonluk iş yapan işletmeler için hayat kurtarıcı olabilir.
Ancak unutmamak gerekir ki bu tür kredi paketleri, yapısal sorunların çözümü değil, sadece geçici rahatlama sağlıyor. Türkiye’de KOBİ’lerin kronik sorunları arasında düşük sermaye yapısı, kur dalgalanmalarına duyarlılık, yüksek enflasyon baskısı ve finansmana erişimdeki kırılganlıklar bulunuyor. Nefes Kredisi kısa vadede işletmelere ayakta kalma şansı tanıyabilir, fakat uzun vadede bu kredilerin geri dönüş performansı belirleyici olacak.
Geçmiş dönemde yaklaşık 23.515 işletmeye toplamda 30 milyar TL destek sağlandığı düşünüldüğünde, yeni paketin de benzer ölçekte bir etki yaratması mümkün. Ancak asıl soru, bu kredilerin ne ölçüde üretim, istihdam ve yatırımı koruyacağıdır. Eğer kredi geri dönüşleri yüksek bir performans gösterirse, hem bankalar hem de KGF açısından sürdürülebilir bir model oluşabilir. Aksi halde, birikmiş yüklerin üstüne yeni maliyetler eklenmiş olacak.
Sonuç olarak, Nefes Kredisi şu an için KOBİ’ler adına önemli bir imkân. Ancak bu imkânın, kalıcı çözümlerle desteklenmediği sürece geçici bir pansuman olma riski taşıdığı unutulmamalı. Asıl ihtiyaç, işletmelerin sadece borçla değil, öngörülebilir ekonomi politikalarıyla, düşük enflasyonla ve güven veren bir piyasa ortamıyla nefes alabilmesidir.










