Altının ons fiyatında 2023 sonbaharında başlayan yükseliş, bir dizi faktörün birleşmesiyle ivme kazandı. Jeopolitik riskler, güvenli liman arayışı ve küresel faiz indirim beklentileri gündemde olsa da asıl itici güç, gelişen ülkelerin merkez bankalarının fiziki altın talebi oldu. Bu hikâyenin kırılma noktası, Çin Merkez Bankası’nın uzun bir aradan sonra yeniden fiziksel alıma başlamasıydı. Bu adım, piyasada yeni bir dönemin habercisi oldu. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), ABD, Brezilya, Hindistan ve İran, Çin’in bu stratejisini izleyerek altın rezervlerini artırma yoluna gitti.
O dönem 1.800 dolar seviyelerinde işlem gören ons altın, bugün çok daha yüksek noktalara taşındı. Aslında bu yükseliş sadece rakamlardan ibaret değil. Altın yatırımcıları, 12 yıl süren durağan dönemden ötürü bir yorgunluk ve umutsuzluk içindeydi. Ancak merkez bankalarının artan alımları bu psikolojiyi kırarak yeni bir trend başlattı. Ardından küresel gerginlikler, doların değer kaybı, gümrük vergisi tartışmaları ve faiz indirimleri bu hareketi destekleyen ek unsurlar olarak devreye girdi. Son altı ayın beşinde en yoğun pozisyon altın alımı olurken, Temmuz ayında dikkat çeken gelişme en büyük yığılmanın dolar satışlarında yaşanmasıydı. Bu tür süreçler kendi kendini besler; yeni zirveler manşetlere çıktıkça yatırımcı ilgisi artar, alım pozisyonları daha da şişer. Ancak piyasa tecrübeleri gösteriyor ki, konuya hâkim olmayanların bir varlıktan coşkuyla bahsetmeye başlaması, genellikle temkin işaretidir.
TCMB, sekiz aydır düzenli olarak altın alıyor. Bu dönemin öncesinde alımlara ara verilmişti. Aylık bazda dramatik artışlar olmasa da istikrarlı bir yükseliş trendi göze çarpıyor. Şu an fiyatları belirli bir bantta tutan en önemli unsur hâlâ merkez bankalarının alım iştahı. Türkiye özelinde ise içeride yükselen dolar kuru, gram altın fiyatını destekleyerek yatırımcıya ek bir kazanç sağlıyor.
Önümüzdeki dönemde ons fiyatında hareketliliğin yönünü belirleyecek başlıca unsurlar; merkez bankalarının alım stratejileri, ABD dolarındaki eğilim, küresel faiz politikaları ve jeopolitik gelişmeler olacak. 2025 yılı için öngörülen model portföylerde, altının yüzde 15’lik ağırlığını korumak mantıklı görünüyor. Uzmanlar bu seviyenin hem olası yukarı yönlü hareketlerden yararlanma hem de portföy riskini dengeleme açısından uygun olduğunu belirtiyorlar.
Altın piyasasında son iki yılda yaşanan gelişmeler, bu kıymetli metalin hâlâ küresel finans sisteminde ne kadar güçlü bir yer tuttuğunu gösteriyor. Kimi dönemlerde unutulmuş gibi görünse de krizler, dalgalanmalar ve para politikalarındaki değişimler onu tekrar sahnenin ortasına taşıyor. Bugün de tam olarak o dönemlerden birindeyiz.










