Türkiye, kara para aklama ve terörün finansmanıyla mücadele alanında önemli bir adım atmaya hazırlanıyor. Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK), 1 Ocak 2026’da yürürlüğe girmesi planlanan yeni genel tebliğ taslağını kamuoyunun görüşüne açtı. Bu düzenleme ile amaç, finansal kuruluşlar aracılığıyla gerçekleştirilen EFT, havale ve nakit işlemlerde şeffaflığı artırmak, kayıt dışı ekonomiyi daraltmak ve finansal sistemin güvenliğini güçlendirmek. Taslak, FATF üyesi ülkelerdeki uygulamalar dikkate alınarak hazırlandı ve özellikle yüksek tutarlı işlemlerde beyan zorunluluğunu kademeli bir sistemle hayata geçirmeyi öngörüyor.
Yeni sistem, işlem tutarına göre farklı beyan yükümlülükleri getiriyor. 200 bin TL ile 2 milyon TL arasındaki nakit işlemlerde, müşterilere işlem türleri listeden seçtirilirken, “diğer” veya “bireysel ödeme” gibi genel ifadeler tercih edilirse en az 20 karakter uzunluğunda açıklama yazılması istenecek. 2 milyon ile 20 milyon TL arasındaki işlemler için Nakit İşlem Beyan Formu doldurulacak. 20 milyon TL’yi aşan işlemlerde ise formun detaylı açıklamalar ve belgelerle desteklenmesi zorunlu olacak. Böylece bankaların ve finansal kuruluşların, işlemlerin amacını daha net tespit etmesi hedefleniyor.
Bununla birlikte, bazı işlemler kapsam dışında tutulmuş durumda. Aynı müşteri adına aynı banka içindeki hesaplar arası transferler, kamu kurumlarının işlemleri, bankalar arası işlemler, muhabir bankacılık faaliyetleri ve ATM’den yapılan 200 bin TL altındaki nakit işlemler tebliğ yükümlülüklerinden muaf olacak. Döviz işlemlerinde ise TL karşılığı, TCMB’nin ilgili gün için belirlediği kur üzerinden hesaplanacak.
Düzenlemenin ihlali halinde ciddi yaptırımlar söz konusu. Kanuna aykırı davrananlar bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezasıyla karşılaşabilecek. Bu nedenle, hem finansal kuruluşların hem de müşterilerin yeni kurallara uyum sağlaması kritik önem taşıyor.
Tebliğ taslağı, şu an görüş alma aşamasında. MASAK, 18 Ağustos 2025’e kadar gelecek öneri ve eleştirileri değerlendirecek. Burada önemli olan noktalardan biri, işlem tutarının hesaplanmasında “parçalara bölme” durumunun netleştirilmesi. Örneğin, 500 bin TL’lik bir işlem beş gün boyunca 100 bin TL’lik parçalar halinde yapılırsa, bu durumun kuralları aşmak için bir yöntem olup olmayacağı açıkça belirtilmeli. Ayrıca, ilk etapta 200 bin TL sınırının döviz karşılığına göre esnetilmesi, özellikle enflasyonun yüksek olduğu ortamda, uygulamanın daha gerçekçi olmasını sağlayabilir.
Bana göre, MASAK’ın bu düzenlemesi yerinde ve gerekli. Ancak işin başarısı, sadece mevzuatın sertliğinde değil, uygulamanın netliğinde ve kamuoyunun bilgilendirilmesinde yatıyor. Tebliğ yürürlüğe girmeden önce bankalar ve finansal kuruluşlar için detaylı bir kullanım kılavuzu hazırlanmalı, müşterilere yönelik sade anlatımlı rehberler yayımlanmalı. Aksi halde, iyi niyetli kullanıcıların bile teknik eksikler nedeniyle cezai yaptırımla karşılaşma riski doğabilir. Türkiye, bu adımı doğru şekilde uygularsa, hem uluslararası finansal itibarını güçlendirebilir hem de kayıt dışı ekonomiyi daraltma yolunda önemli bir mesafe kat edebilir.









