Mali Tevzin İlkesi: Merkez ve Yerel Yönetimler Arasında Mali Dengenin İnşası

Mali tevzin (mali denge) ilkesi, devlet yönetiminde merkezi hükümet ile yerel yönetimler arasındaki mali kaynakların adil ve etkin dağılımını sağlamayı hedefleyen bir kavramdır. Bu ilke, kamu hizmetlerinin sunumunda verimlilik, yerinden yönetim anlayışı ve bölgesel kalkınma eşitsizliklerinin azaltılması gibi temel amaçlara dayanır. Mali tevzin, modern devletlerin karşılaştığı en kritik sorunlardan biri olan “kaynak dağılımı”nı düzenleyerek, hem demokratik katılımı güçlendirmeyi hem de ekonomik istikrarı desteklemeyi amaçlar. Bu makalede, mali tevzinin tarihsel gelişimi, temel prensipleri, Türkiye bağlamındaki uygulamaları ve küresel örnekler ışığında karşılaştırmalı bir analiz sunulacaktır.

I. Mali Tevzinin Tarihsel ve Kuramsal Temelleri

1. Kavramsal Çerçeve

Mali tevzin, Fransızca “répartition des charges publiques” (kamu yüklerinin dağılımı) kavramından esinlenerek Türk maliye literatürüne girmiştir. Temelinde, vergi toplama yetkisi ile harcama sorumluluğu arasında uyum sağlamak yatar. Yerel yönetimlerin kendi hizmetlerini finanse edebilmeleri için yeterli mali özerkliğe sahip olması, bu ilkenin omurgasını oluşturur.

2. Tarihsel Gelişim

  • Osmanlı İmparatorluğu Dönemi: Mali tevzin anlayışı, Tanzimat Fermanı (1839) ile başlayan merkeziyetçi reformlarla şekillenmiştir. Vilayet nizamnameleriyle yerel yönetimlere sınırlı mali yetkiler tanınmıştır.
  • Cumhuriyet Dönemi: 1961 Anayasası’nda yerel yönetimlerin mali özerkliği ilkesel olarak kabul edilmiş, ancak uygulamada merkezi bütçeden aktarılan kaynaklar ağırlık kazanmıştır.
  • 1980 Sonrası: Küreselleşme ve yerelleşme akımları, mali tevzin tartışmalarını hızlandırmış, 2005’te kabul edilen 5393 sayılı Belediye Kanunu ile yerel yönetimlerin gelir kaynakları çeşitlendirilmiştir.

II. Mali Tevzinin Temel İlkeleri

1. Mali Özerklik

Yerel yönetimlerin, kendi gelirlerini toplama ve harcamalarını önceliklendirme yetkisi. Örneğin, emlak vergisi ve çevre temizlik vergisi gibi yerel vergiler bu kapsamdadır.

2. Adil Dağılım

Bölgeler arası gelir farklılıklarını dengelemek için merkezi bütçeden yapılan mali transferler (blok hibeler, şartlı yardımlar).

3. Hesap Verebilirlik ve Şeffaflık

Kaynakların kullanımında yerel halkın denetim mekanizmalarına katılımı.

4. Hizmette Etkinlik

Yerel yönetimlerin, merkeze kıyasla hizmet sunumunda daha hızlı ve ihtiyaca duyarlı olması.

III. Türkiye’de Mali Tevzin Uygulamaları ve Sorunlar

1. Gelir Kaynakları

  • Yerel Vergiler: Emlak vergisi, eğlence vergisi.
  • Merkezi Transferler: Genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan paylar (Örneğin, 2023’te belediyelere aktarılan pay %2,7).
  • Borçlanma: Yerel yönetimlerin kredi kullanımı (sınırlı ve merkezi denetime tabi).

2. Yapısal Sorunlar

  • Gelir Yetersizliği: Yerel yönetimlerin bütçelerinin %60-70’i merkezi transferlere bağımlı.
  • Kaynak İsrafı: Proje bazlı olmayan harcamalar ve siyasi popülizm.
  • Bölgesel Dengesizlik: Doğu-Batı arasında gelir dağılımı uçurumu.

3. Reform Çabaları

  • 2012 Kamu Mali Yönetimi Kanunu: Performans esaslı bütçe anlayışı.
  • Büyükşehir Modeli: 2014’te 14 yeni büyükşehir kurularak kaynakların bölgesel ölçekte kullanımı hedeflendi.

IV. Küresel Örnekler ve Karşılaştırmalar

1. Almanya (Federal Sistem)

  • Gelir Paylaşımı: Vergi gelirlerinin %50’si eyaletlere, %25’i belediyelere dağıtılır.
  • Fonlar: “Solidaritätszuschlag” (Dayanışma Vergisi) ile Doğu-Batı arası denge sağlanır.

2. Güney Afrika

  • Eşitlikçi Transferler: Yoksul belediyelere nüfus ve yoksulluk endeksi üzerinden kaynak aktarımı.

3. İsveç

  • Yerel Vergi Otonomisi: Belediyeler, gelir vergisi oranlarını kendi belirler (ortalama %32).

V. Mali Tevzinin Geleceği: Dijitalleşme ve Yeni Yaklaşımlar

  • Blockchain Teknolojisi: Şeffaf ve izlenebilir bütçe yönetimi.
  • Vergi Tahsilatında Dijitalleşme: Yapay zeka destekli tahmin modelleri.
  • Katılımcı Bütçeleme: Halkın bütçe önceliklerini belirleme süreçlerine dahil olması.

Değerlendirme

Mali tevzin ilkesi, demokratik yönetişimin ve sürdürülebilir kalkınmanın vazgeçilmez bir unsurudur. Türkiye’de son yıllarda atılan adımlara rağmen, yerel yönetimlerin mali bağımsızlığını artırmak için vergi yetkilerinin genişletilmesi, performans odaklı transfer sistemleri ve bölgesel eşitsizlikleri azaltacak radikal politikalar gereklidir. Küresel örneklerden alınacak derslerle, mali tevzin ilkesi “yerel halkın sesi” olma misyonunu güçlendirebilir.


Kaynakça:

  • Tanzi, V. (2000). “Decentralization and Public Finance: Theory and International Experiences.”
  • Türk İdare Derneği (2021). “Yerel Yönetimlerde Mali Özerklik.”
  • OECD (2019). “Fiscal Decentralization and Inclusive Growth.”

Bu makale, mali tevzin ilkesini teorik ve pratik boyutlarıyla ele alarak, okuyucuya politika yapıcılar ve akademisyenler için bir rehber sunmayı amaçlamaktadır.