Konkordato Alarmı: Ekonomik Baskının Sessiz Çığlığı

Konkordato, borçlarını ödeyemeyen ancak iflas etmek istemeyen şirketlere yasal koruma sağlayan bir yeniden yapılandırma sürecidir. Bu süreçte, borçlu şirket mahkemeye başvurarak alacaklılarla bir ödeme planı üzerinde uzlaşma yoluna gider. Mahkeme, şirketin talebini yerinde bulursa önce “geçici mühlet”, ardından da “kesin mühlet” kararı vererek şirketi belirli bir süre alacaklıların icra baskısından korur. Amaç, şirketin faaliyetlerine devam edebilmesi ve borçlarını makul bir çerçevede ödeyebilmesidir.

Ancak son aylarda konkordato sayılarındaki artış, bu mekanizmanın artık sadece borç yapılandırma aracı değil, ekonomik darboğazın bir göstergesi olarak kullanıldığını gösteriyor. Temmuz 2025 itibarıyla mahkemelere yapılan konkordato başvurularında tüm zamanların rekoru kırıldı. Sadece bir ayda 358 geçici mühlet kararı verilmesi, 2018’den bu yana görülen en yüksek aylık konkordato sayısı oldu. Bu veri, şirketlerin finansal darboğazının ne denli yaygınlaştığını açıkça ortaya koyuyor.

Konkordato Dosyalarında Patlama
2025’in ilk 7 ayında verilen geçici mühlet kararları, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 105 artışla 1617’ye ulaştı. Geçen yılın tamamında bu sayı yalnızca 1723’tü. Benzer şekilde, kesin mühlet kararları yüzde 209 artışla 961’e, konkordatonun reddi kararları ise yüzde 113 artışla 710’a çıktı. İflas kararı verilen dosya sayısının da 126’ya dayanması, konkordatoya başvuran her şirketin bu süreçten çıkmayı başaramadığını gösteriyor.

Tasdik kararları ise bu artış trendinin tersine, yüzde 9 oranında azalarak 60 dosyada kaldı. Tasdik kararlarının ortalama sonuçlanma süresinin 695 gün olması, alacaklılar açısından ciddi bir belirsizlik ve mağduriyet anlamına geliyor. Yani konkordato süreci sadece şirketler için değil, alacaklılar için de uzun soluklu bir çıkmaz halini almış durumda.

En Çok Darbeyi Tekstil Sektörü Aldı
Sektörel dağılım incelendiğinde ise en fazla konkordato başvurusu yapan sektörün tekstil ve hazır giyim olduğu görülüyor. Yılın ilk 7 ayında tekstil sektöründe 120, hazır giyimde ise toplam 161 konkordato dosyası açıldı. Bu tablo, iç talebin daraldığı, ihracat pazarlarında fiyat rekabetinin arttığı ve dövizdeki belirsizliğin tavan yaptığı bir dönemde tekstil sektörünün ayakta kalmakta zorlandığını ortaya koyuyor.

İnşaat sektörü de 73 dosya ile ikinci sırada yer alırken, onu metal ürün imalatı, alüminyum işleme, mobilya ve plastik sektörleri izliyor. Yani emek yoğun, üretime dayalı sektörler büyük ölçüde alarm veriyor.

Konkordato Ekonominin Barometresi Oldu
Konkordato verileri artık sadece borçluluk oranlarını değil, ekonominin genel sağlığını da yansıtıyor. Bu veriler üretimdeki daralmayı, iç piyasanın zayıflığını, dış pazardaki rekabet baskısını ve finansmana erişimde yaşanan zorlukları anlamak için önemli göstergeler haline geldi. Özellikle KOBİ’lerin nakit döngüsünde yaşadığı sıkıntılar, tedarik zincirlerini ve istihdamı doğrudan etkiliyor.

Devletin konkordato süreçlerine daha hızlı müdahale etmesi, sürecin şeffaf, etkin ve hakkaniyetli işlemesini sağlaması şart. Ayrıca konkordato bir can simidi olmaktan çıkıp, gecikmiş bir çöküşü öteleyen bir araç haline gelirse hem şirketlere hem ekonomiye daha büyük zarar verir.

Ekonomik Depremin Ayak Sesleri
Konkordato sayılarındaki patlama, ekonomik sistemin görünmeyen depremlerinden biridir. Şirketler ayakta kalmak için mahkeme koruması ararken, alacaklılar parasına kavuşamıyor, çalışanlar işsizlik riskiyle karşı karşıya kalıyor. Bu süreç ne kadar uzarsa, güven ortamı da o kadar hızlı erozyona uğruyor. Rekor sayılar, sadece şirketlerin değil, ekonomik politikaların da gözden geçirilmesi gerektiğini gösteriyor. Çünkü konkordato artık bir istisna değil, bir norm halini almış durumda.

Bu nedenle, sadece rakamların değil, bu rakamların arkasındaki yapısal sorunların çözümüne odaklanmak gerekiyor. Aksi halde bu geçici mühletler, ülke ekonomisinin kalıcı sancılarına dönüşebilir.