KKM Bitti: Türkiye İçin Kurtuluş mu, Kayıp mı?

Türkiye ekonomisinin son dört yılındaki en tartışmalı uygulamalarından biri olan Kur Korumalı Mevduat (KKM) sistemi, 23 Ağustos itibarıyla resmen sona erdi. TCMB’nin aldığı kararla artık YUVAM hesapları hariç KKM’de yeni açılış ve yenileme yapılmayacak. Böylece 20 Aralık 2021’de bir kur krizini yatıştırmak için devreye sokulan ve yıllar boyunca ekonomi yönetiminin en çok tartışılan enstrümanlarından biri olan bu sistem tarihe karıştı.

KKM’nin ilan edildiği günler, Türkiye ekonomisinin en kırılgan dönemlerinden birine denk gelmişti. 2021 sonbaharında enflasyon hızla yükselirken, “faiz sebep enflasyon sonuçtur” anlayışıyla politika faizi peş peşe indirilmişti. Faizlerin enflasyonun çok altında kalmasıyla birlikte vatandaşın, yatırımcının ve ihracatçının tek sığınağı döviz olmuştu. O dönemde dolar kuru 13 liradan 17,5 liraya çıkarken, piyasada ciddi bir panik havası hakimdi. 20 Aralık 2021 gecesi açıklanan KKM ile bu panik kısa süreliğine bastırıldı, kur bir anda 11,40 seviyelerine kadar geriledi. Ancak bu çözüm, daha en başından itibaren geçici ve maliyeti yüksek bir pansuman olarak değerlendirildi.

Bugün geriye dönüp bakıldığında iktisatçılar KKM’ye farklı açılardan yaklaşıyor. Bilkent Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hakan Kara, KKM’nin “dar pencereden bakıldığında faydalı gibi görünebileceğini” ama aslında yüksek enflasyon, gelir dağılımı bozulması, güven kaybı ve servet transferi gibi kalıcı hasarların ana unsurlarından biri olduğunu vurguluyor. Kara’ya göre KKM’nin maliyeti yalnızca bütçeden çıkan parayla ölçülemez; toplumun adalet duygusuna ve ekonomik sağlığına verdiği zarar çok daha ağır. Eski Hazine Müsteşarı Dr. Mahfi Eğilmez ise KKM’yi “yanlış ekonomik politikanın zorunlu bir sonucu” olarak nitelendiriyor ve sistemin ülkenin yaklaşık 60 milyar dolarlık kaynağını heba ettiğini ifade ediyor.

KKM’nin ilk dönemlerde kurda ani bir istikrar sağladığı ve paniği bastırdığı inkâr edilemez. Fakat zamanla ortaya çıkan tablo, bu istikrarın yüksek maliyetle ve geçici olarak satın alındığını gösterdi. Döviz kurları üzerindeki baskı yalnızca ötelenmiş oldu; enflasyon hız kesmeden tırmandı, bütçeye ciddi yük bindi, gelir dağılımı daha da bozuldu. Üstelik yüksek faiz yerine KKM üzerinden sağlanan getiri, büyük mevduat sahiplerini korurken geniş halk kesimleri aynı imkânlardan yararlanamadı. Bu durum sistemin en çok eleştirilen noktalarından biri oldu.

Bugün KKM’nin bitirilmesi ekonomi yönetimi açısından zorunlu bir adım olarak görülüyor. Çünkü sistemin sürdürülmesi artık mümkün değildi; bütçe üzerinde giderek büyüyen yük ve TCMB rezervleri üzerindeki baskı sürdürülemez bir hal almıştı. Ancak sistemin sona ermesi tek başına ekonomik sorunları çözmeyecek. Türkiye hâlâ yüksek enflasyon, güven erozyonu, dış finansmana bağımlılık ve yapısal reform eksikliği gibi sorunlarla karşı karşıya.

KKM, bir anlamda Türkiye’nin yanlış ekonomi politikalarının bir aynası oldu. Sorunun kökeni, fiyat istikrarı yerine kısa vadeli çözümlerle piyasaları yatıştırma yaklaşımında yatıyor. Bundan sonraki süreçte asıl belirleyici olan, ekonomi yönetiminin yeniden güven tesis edip etmeyeceği, para ve maliye politikalarının rasyonel bir zemine oturup oturamayacağı olacak. KKM’nin sona ermesi bu açıdan önemli bir dönüm noktasıdır; ancak asıl mesele, böyle “geçici pansumanlara” yeniden ihtiyaç duyulmayacak bir ekonomik düzenin kurulup kurulamayacağıdır.

Sonuç olarak KKM, ilk anlarda kur krizini bastırmak için işlev görmüş olsa da uzun vadede Türkiye’ye ağır bir fatura çıkardı. Şimdi bu defteri kapatma zamanı geldi. Gerçek sınav ise bundan sonra atılacak adımlarda ve güveni yeniden inşa etme kapasitesinde yatıyor. KKM bitmiş olabilir, fakat geride bıraktığı dersler Türkiye ekonomisi için hâlâ çok canlı.