Yoksullukla mücadele, insanlığın en eski ve en karmaşık sorunlarından biri. Ancak bu mücadelenin en etkili araçlarından biri, çoğu zaman göz ardı edilen bir gerçeklikte saklı: kadınların ekonomik hayata tam ve eşit katılımı. Kadın istihdamının artırılması, yalnızca bireysel refahı değil, toplumun genelinde bir yoksulluk kırma mekanizması olarak işlev görüyor. Peki, bu bağlantıyı nasıl kurmalı ve neden kadınların işgücüne katılımı bir “kalkınma stratejisi” olarak ele alınmalı?
Kadın İstihdamının Mevcut Tablosu: Eşitsizliğin Küresel Yüzü
Dünya Bankası verilerine göre, küresel ölçekte kadınların işgücüne katılım oranı %47 iken, bu oran erkeklerde %72. Türkiye’de ise TÜİK 2023 verileri, kadın istihdam oranının %34.1 seviyesinde olduğunu gösteriyor. Bu rakamlar, kadınların ekonomik potansiyelinin büyük ölçüde “atıl” kaldığını ortaya koyuyor. Ancak sorun yalnızca katılım oranıyla sınırlı değil: Kadınlar, kayıt dışı sektörlerde, düşük ücretli işlerde ve sosyal güvenceden yoksun olarak çalıştırılıyor. Bu da yoksulluk döngüsünü besleyen bir faktör.
Örneğin, tarım sektöründe çalışan kadınların %60’ı kayıt dışıyken, hizmet sektöründe ücretsiz aile işçisi olarak çalışan kadınların sayısı erkeklerden 3 kat fazla. Bu tablo, kadın emeğinin “görünmez” kılınmasının yanı sıra, yoksulluğun nesiller arası aktarımına da zemin hazırlıyor.
Ekonomik Katılım ve Yoksulluk İlişkisi: Veriler Ne Söylüyor?
Kadınların istihdama katılımı ile yoksulluk arasındaki ilişkiyi ortaya koyan çalışmalar, bu bağın sandığımızdan daha güçlü olduğunu gösteriyor. OECD’nin 2022 raporuna göre, kadın istihdam oranının %10 artması, yoksulluk oranını 7 puan azaltıyor. Ayrıca, kadınların gelir elde etmesi, hanedeki kaynakların çocukların eğitimi, sağlığı ve beslenmesine aktarılma olasılığını 2 kat artırıyor. BM Kalkınma Programı (UNDP), kadınların ekonomiye katılımının artmasının, 2030’a kadar 100 milyon insanın yoksulluktan kurtulmasını sağlayabileceğini öngörüyor.
Ancak bu ilişki tek yönlü değil: Yoksulluk, kadınları istihdam dışına iten bir kısır döngüyü de tetikliyor. Düşük eğitimli kadınlar, çocuk ve yaşlı bakımı gibi yükler nedeniyle işgücüne katılamıyor; bu da hanenin gelir seviyesini düşürerek yoksulluğu derinleştiriyor.
Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği: Görünmez Duvar
Kadınların ekonomiye katılımını engelleyen yapısal sorunların başında, toplumsal cinsiyet rollerinin dayattığı “görünmez duvar” geliyor. Geleneksel normlar, kadınları “evin geçiminden sorumlu” erkeklerin tamamlayıcısı olarak konumlandırırken, çocuk bakımı ve ev işleri kadınların sırtına yükleniyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2023 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na göre, kadınlar erkeklerden günde ortalama 4.4 saat fazla ücretsiz emek harcıyor. Bu durum, kadınların nitelikli işlere erişimini ve kariyer gelişimini sekteye uğratıyor.
Ayrıca, kadınların STEM (bilim, teknoloji, mühendislik, matematik) alanlarındaki temsiliyetinin düşük olması, dijital ekonomi çağında daha da dezavantaj yaratıyor. Teknoloji sektöründe çalışan kadın oranı %28’i geçmiyor; bu da geleceğin yüksek gelirli işlerinde kadınların geride kalma riskini artırıyor.
Çözüm Önerileri: Yapısal Reformlar ve Toplumsal Dönüşüm
- Eğitim ve Beceri Geliştirme Programları: Kız çocuklarının okullaşma oranının artırılması, mesleki eğitim kursları ve dijital okuryazarlık programları, kadınların nitelikli işlere erişimini kolaylaştırabilir. Örneğin, Bangladeş’te uygulanan BRAC programı, 2 milyondan fazla kadına beceri eğitimi sağlayarak yoksulluk oranını %30 azalttı.
- Çocuk Bakım Hizmetlerinin Yaygınlaştırılması: Kreş ve yaşlı bakım merkezlerinin devlet desteğiyle çoğaltılması, kadınların işgücüne katılımını doğrudan etkiler. İsveç’te ücretsiz kreş hizmetleri sayesinde kadın istihdam oranı %78’e ulaştı.
- Esnek Çalışma Modelleri: Hibrit çalışma, kısmi zamanlı istihdam ve ebeveyn izinlerinin yasal güvenceye alınması, iş-yaşam dengesini destekler.
- Kadın Girişimciliğinin Desteklenmesi: Mikro kredi programları, kadın kooperatifleri ve vergi indirimleri, kadınların ekonomide aktif rol almasını sağlar. Kenya’da Women Enterprise Fund ile 1 milyon kadın kendi işini kurdu.
- Toplumsal Zihniyet Dönüşümü: Medya, eğitim müfredatları ve dini liderler aracılığıyla toplumsal cinsiyet eşitliği bilincinin yaygınlaştırılması şart.
Sonuç: Kadınların Ekonomideki Varlığı, Refahın Anahtarı
Kadın istihdamını artırmak, yalnızca adil bir toplum inşa etmekle ilgili değil; aynı zamanda ekonomik büyümenin ve yoksullukla mücadelenin en etkili yoludur. Kadınların üretime katıldığı, eşit ücret aldığı ve liderlik pozisyonlarında temsil edildiği bir sistem, sürdürülebilir kalkınmanın temelidir. Unutmamalıyız: Bir toplum, kadınların potansiyelini ne ölçüde serbest bırakırsa, o ölçüde gelişir.
Bu dönüşüm, yalnızca devlet politikalarıyla değil, bireylerin, iş dünyasının ve sivil toplumun ortak çabasıyla mümkün. Kadınların ekonomideki yerini güçlendirmek, yoksulluğu tarihin tozlu sayfalarına gömmenin ilk adımı olacaktır.