Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Haziran ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. TÜFE aylık bazda %1,37 olurken yıllık TÜFE %35,05 olarak açıklandı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan haziran ayı enflasyon rakamları, milyonlarca memur, memur emeklisi, SSK ve Bağ-Kur emeklisi için maaş zamlarının şekillenmesinde belirleyici oldu. Haziran ayında aylık enflasyon yüzde 1,37, yıllık enflasyon ise yüzde 35,05 olarak gerçekleşti. Böylece yılın ilk altı ayındaki kümülatif enflasyon yüzde 16,67’ye ulaştı. Bu oran, SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin temmuz maaşlarına doğrudan yansıyacak. Öte yandan memurlar ve memur emeklileri için toplu sözleşmeden kaynaklı yüzde 5’lik zamma ek olarak, yüzde 6’lık enflasyon farkının da aşılması nedeniyle ilave artış söz konusu olacak.
Bağımsız akademisyenlerin oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise resmi rakamlardan oldukça farklı bir tablo çizdi. ENAG’a göre haziran ayı enflasyonu yüzde 3,05, yıllık enflasyon ise yüzde 68,68 olarak hesaplandı. TÜİK ve ENAG arasındaki makasın giderek açılması, toplumda gerçek enflasyonun ne olduğu sorusunu daha da derinleştiriyor. Enflasyonun günlük hayatımıza doğrudan etkilerini hepimiz pazarda, markette, faturalarda zaten fazlasıyla hissediyoruz.
Verilere bakıldığında, özellikle gıda ve alkolsüz içeceklerde yıllık yüzde 30,20’lik bir artış dikkat çekiyor. Ulaştırmada yüzde 27,72, konutta ise yüzde 65,54 gibi oldukça yüksek oranlar söz konusu. Konut kaleminin yıllık bazda en yüksek artışı göstermesi, kira ve enerji maliyetlerinin halkın belini bükmeye devam ettiğini net şekilde ortaya koyuyor. Zaten bu kalem yıllık değişime yüzde 9,22’lik etkisiyle enflasyonu yukarı taşıyan başlıca unsur olmuş.
Haziran ayında aylık bazda ilginç bir durum göze çarpıyor: gıda ve alkolsüz içecekler grubunda yüzde 0,27’lik bir gerileme var. Ancak ulaştırmada yüzde 2,38, konutta ise yüzde 2,62 oranında artış devam etmiş. Bu da temel ihtiyaçlarımızın önemli bir kısmında fiyatların yükselmeyi sürdürdüğünü gösteriyor. TÜİK’in detaylı verilerine göre haziranda endekste yer alan 143 temel başlıktan 112’sinde artış yaşanmış. Yalnızca 26 başlıkta düşüş olurken, 5 başlık sabit kalmış.
Bütün bu tablo, enflasyonun artık günlük hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldiğini teyit ediyor. Yıllık yüzde 35 seviyesinde açıklanan resmi enflasyon bile, gelirlerin erimesine engel olamıyor. Üstelik bu oran, tasarruf sahiplerinin alım gücünü korumak için bankaya yatırdıkları paraya verilecek faiz oranını da belirliyor. Faiz-enflasyon makasının da açıldığı böyle bir dönemde, hem tüketicilerin hem de yatırımcıların hesap yaparken iki kez düşünmesi gerekiyor.
Açıkça görülüyor ki, maaşlara yapılacak olan bu zamlar her ne kadar geçici bir rahatlama getirse de, ardında sürdürülebilir bir refah artışını bırakmakta yetersiz kalıyor. Enflasyon, adeta kazandığımızı elimizden alan görünmez bir vergi gibi işlemeye devam ediyor. Bu nedenle yalnızca maaş artışlarıyla değil, üretimde verimliliği yükseltecek, enerjide ve gıdada dışa bağımlılığı azaltacak yapısal adımlarla mücadele edilmesi gerekiyor.
Bir başka önemli husus da toplumda adalet duygusunun korunması. Gerçek hayat pahalılığıyla istatistikler arasında oluşan uçurum, insanların resmi rakamlara olan güvenini aşındırıyor. Bu güvensizlik ise uzun vadede ekonomik beklentileri ve yatırım kararlarını olumsuz etkiliyor. Daha şeffaf, güven veren ve piyasa ile daha uyumlu bir veri paylaşımı, aslında ekonomide en az enflasyon kadar kritik bir unsur haline gelmiş durumda.
Haziran ayı verileri gösteriyor ki Türkiye hâlâ yüksek enflasyon sarmalının etkisi altında. Maaş artışları vatandaşın eline biraz daha para geçmesini sağlasa da, fiyat etiketleri hızla değiştikçe bunun kalıcı bir refaha dönüşmesi pek mümkün görünmüyor. Asıl mesele ise enflasyonu kalıcı olarak dizginleyebilmekte yatıyor. Aksi halde zamlar sadece kağıt üzerinde bir teselli olmaktan öteye gidemeyecek.










