ABD Merkez Bankası (Fed), eylül ayına ilişkin Bej Kitap raporunu yayımladı ve ortaya çıkan tablo, ekonominin içinde bulunduğu hassas dengeyi bir kez daha gözler önüne serdi. Rapor, Amerikan ekonomisinde genel faaliyetlerin büyük ölçüde durağan seyrettiğini, buna karşın fiyat artışlarının devam edeceğini ortaya koyuyor. Bu durum, hem hane halkı hem de işletmeler açısından kırılganlığın sürdüğünü gösteriyor.
Bankanın 12 şubesinden gelen analizlere dayanan rapor, bölgelerin çoğunda ekonomik faaliyetin önceki döneme kıyasla ya çok az değiştiğini ya da hiç değişmediğini ortaya koyuyor. Yalnızca dört bölgede ılımlı bir büyümeden söz ediliyor. Ancak bu büyüme, ekonominin geneline yayılmış güçlü bir ivmeden ziyade, sınırlı ve kırılgan bir toparlanma işareti olarak öne çıkıyor.
Raporun en dikkat çekici noktalarından biri, ücretlerin artan fiyatlar karşısında yetersiz kalması. Hane halkının gelirleri, yükselen yaşam maliyetlerini karşılamaya yetmiyor ve bu da tüketici harcamalarını ya sabit tutuyor ya da düşürüyor. ABD ekonomisinin temel motoru olan tüketici talebindeki bu yavaşlama, ilerleyen dönemlerde büyüme üzerinde baskı yaratabilir.
İstihdam tarafında ise tablo benzer şekilde durağan. 11 bölgede işgücü piyasasında kayda değer bir değişiklik olmadığı, yalnızca bir bölgede istihdamın hafif düştüğü belirtiliyor. Ücretlerde ise mütevazı veya ılımlı artışlar gözlemlense de, bu artışların hızlanan fiyat baskılarını telafi edemediği açıkça görülüyor.
Fiyatlar tarafında da farklı bir tablo yok. On bölgede fiyat artışları ılımlı ya da mütevazı olarak tanımlanıyor. Ancak neredeyse tüm bölgelerde gümrük vergileri kaynaklı maliyet artışlarının fiyatlara yansıdığı görülüyor. Bazı firmalar maliyet artışlarını tamamen müşterilere yüklerken, bazıları ise müşteri kaybı ve fiyat duyarlılığı nedeniyle daha temkinli davranıyor. Bu da aslında Amerikan ekonomisinde talep tarafının kırılganlığına işaret ediyor.
Raporun satır aralarında geleceğe dair önemli bir uyarı da var: Çoğu bölge, önümüzdeki aylarda fiyat artışlarının süreceğini öngörüyor. Hatta üç bölge, artış hızının daha da yükselebileceğini belirtiyor. Bu durum, Fed’in en büyük ikilemlerinden birini yeniden gündeme taşıyor: Durgun bir ekonomi içinde süren enflasyon baskısı. Yani “stagflasyon” tartışmaları için zemin her geçen gün daha da güçleniyor.
Bu tablo, Fed’in faiz politikasını da zorlaştırıyor. Bir yandan ekonomik faaliyetlerde canlanma işaretleri zayıf, diğer yandan fiyat artışları hız kesmiyor. Dolayısıyla faiz indirimi ihtimali şimdilik masadan uzak görünürken, yüksek faizlerin uzun süre korunması ihtimali güçleniyor. Bu da yalnızca ABD için değil, küresel finansal koşullar açısından da kritik sonuçlar doğurabilir.
Bej Kitap’ın ortaya koyduğu resim, ABD ekonomisinin durağanlık ve enflasyon baskısı arasında sıkıştığını gösteriyor. Önümüzdeki dönemde Fed’in nasıl bir denge politikası izleyeceği, yalnızca Amerikan ekonomisini değil, küresel piyasalardaki risk iştahını da belirleyecek. Zira dünyanın en büyük ekonomisi, yönünü bulmakta zorlandıkça, dalgalarının diğer ülkeleri de etkilemesi kaçınılmaz olacak.









