Küresel piyasalar, Eylül ayındaki Fed toplantısına kilitlenmiş durumda. Federal Açık Piyasalar Komitesi’nin 16-17 Eylül tarihlerinde gerçekleştireceği toplantı, yalnızca ABD ekonomisinin değil, küresel sermaye akışlarının ve yatırımcı algısının da yönünü belirleyecek. Çünkü uzun süredir sıkı para politikası yürüten Fed, işgücü piyasasında zayıflama sinyalleri ve kalıcı hale gelen işsizlik oranları karşısında faiz indirimi adımı atmaya hazırlanıyor. Piyasaların beklentisi bu toplantının Aralık ayından bu yana ilk faiz indirimi kararıyla sonuçlanacağı yönünde.
CME Group’un FedWatch aracına göre, yatırımcıların çok büyük bir çoğunluğu Fed’in çeyrek puanlık faiz indirimi gerçekleştirmesini bekliyor. Bu senaryo gerçekleşirse, politika faizinin %4-%4,25 aralığına çekileceği öngörülüyor. Yarım puanlık daha agresif bir indirimin ihtimali ise oldukça düşük görülüyor. Bu durum Fed’in enflasyon endişelerini tamamen terk etmediğini, ancak iş gücü piyasasındaki yavaşlamaya kayıtsız kalamayacağını gösteriyor. Bir anlamda Fed, piyasalara hem destek verip hem de temkinli kalmaya çalışacak.
Toplantının bir diğer kritik noktası, ekonomik projeksiyonların açıklanacak olması. Fed üyelerinin büyüme, enflasyon, işsizlik ve faiz patikasına dair öngörüleri, piyasalarda ileriye dönük fiyatlamalar açısından belirleyici rol oynayacak. Özellikle uzun vadeli faiz projeksiyonları, hem tahvil getirileri hem de doların küresel değeri üzerinde etkili olacak. Bu tabloda, faiz indirimi kararı piyasalara moral verse bile, enflasyonun ne kadar hızlı gerileyeceğine ilişkin beklentiler endişe kaynağı olabilir.
Toplantıya dair belirsizlik yaratan bir başka unsur ise komitedeki oy kullanma dengesi. ABD iç siyasetinde yaşanan çekişmeler nedeniyle bazı üyelerin oy hakkı henüz netleşmedi. Başkan Donald Trump’ın, Vali Lisa Cook’un oy kullanma hakkına karşı itirazı ve Stephen Miran’ın koltuk için onay sürecinin uzaması, komitenin karar alma yapısını tartışmalı hale getiriyor. Bu durum, Fed’in aldığı kararların siyasi müdahalelere açık olduğu yönünde algı yaratabilir ve bağımsızlık tartışmalarını yeniden gündeme taşıyabilir.
Fed’in atacağı adımlar yalnızca ABD iç ekonomisi için değil, küresel ölçekte de önem arz ediyor. Çünkü dolar, dünya ticaretinin temel para birimi olmayı sürdürüyor. Faiz indirimi kararı, gelişmekte olan ülkelerde sermaye girişlerini hızlandırabilir, emtia fiyatlarını destekleyebilir ve küresel risk iştahını artırabilir. Ancak bu senaryonun ters yüz olabileceği bir ihtimal de mevcut: Eğer Fed’in faiz indirimi enflasyonu yeniden canlandıracağına dair kaygıları artırırsa, piyasalarda oynaklık yükselir ve güvenli liman arayışları hızlanır.
Sonuç olarak, Eylül ayındaki Fed toplantısı klasik bir faiz kararı olmanın çok ötesinde. Hem ABD iç siyasetinin gölgesinde alınacak kararların bağımsızlık tartışmalarını yeniden gündeme getirmesi, hem de global ekonomiye yön verecek yeni projeksiyonların açıklanacak olması, toplantının kritik önemini artırıyor. Bu nedenle yatırımcıların yalnızca faiz indiriminin boyutuna değil, Powell’ın basın toplantısında vereceği mesajlara ve ekonomik öngörülere de dikkat kesilmesi gerekiyor. Küresel piyasalarda oynaklığın yükseleceği bir dönemin eşiğinde olduğumuz söylenebilir.










