FED, Politika Faizini 25 Baz Puan İndirdi

ABD Merkez Bankası (Fed), eylül ayı toplantısında piyasalarda uzun süredir beklenen adımı atarak politika faizini 25 baz puan indirdi ve üst bandı yüzde 4,25 seviyesine çekti. Küresel piyasaların haftalardır odaklandığı bu karar, aslında sürpriz niteliğinde olmadı. Son dönemde gelen makroekonomik veriler enflasyonun inatçı seyrini koruduğunu gösterse de, büyüme tarafındaki yavaşlama ve finansal koşulların sıkı kalması Fed’i daha fazla beklememeye itti.

Kararın ardından piyasalarda ilk tepkiler oldukça çarpıcı oldu. Dolar endeksi 96,5 seviyesine kadar gerileyerek 1 Temmuz’dan bu yana en düşük seviyesini gördü. Bu zayıflama, Fed’in genişlemeci duruşunun piyasalara nasıl hızla yansıdığının en açık göstergesi. Küresel rezerv para olan doların değer kaybetmesi, başta altın ve gümüş olmak üzere emtia fiyatlarında güçlü bir oynaklık yarattı. Altının onsu tarihi zirvesini yenileyerek 3.703 dolara kadar çıkarken, ardından gelen kâr satışlarıyla 3.684 dolara kadar çekildi. Gümüş ise 42,97 dolarla 2011’den bu yana en yüksek seviyesini gördükten sonra 41,86 dolarda denge buldu.

Tahvil piyasaları da karardan payını aldı. ABD’nin 10 yıllık tahvil faizi yüzde 4,02’den 4,04’e yükselirken, bu küçük hareket aslında yatırımcıların enflasyon görünümüne dair belirsizlikleri halen koruduğunu gösteriyor. Faiz indirimi, kısa vadede risk iştahını artırabilir; ancak enflasyonun kalıcı olarak yüksek kalması ihtimali, orta vadede tahvil piyasalarında yeniden sert satışlara yol açabilir.

Enerji cephesinde ise Brent petrolün varili 68 dolara geriledi. Küresel talep endişeleri ve güçlü doların kısmi toparlanması, petrol fiyatlarını baskılayan unsurlar arasında öne çıkıyor. Enerji fiyatlarının bu seyri, Fed’in önümüzdeki dönemdeki manevra alanını da belirleyecek. Zira petrol fiyatlarının yükselmesi, enflasyon üzerinde yeni bir baskı yaratabilir ve Fed’in faiz indirimi hızını yavaşlatmasına neden olabilir.

Tüm bu gelişmelerin ortak noktası, küresel ekonomide dengenin giderek daha kırılgan hale geldiğini göstermesi. Faiz indirimleri, ilk etapta piyasaları canlandırsa da enflasyonun kalıcı yüksekliği, borç yükü altındaki ekonomilerde yeni riskler doğurabilir. Fed’in attığı adımlar, sadece ABD için değil, gelişmekte olan piyasalar için de kritik. Çünkü zayıflayan dolar, bir yandan sermaye girişlerini artırarak bu ülkeler için nefes alma alanı yaratırken, diğer yandan ani ters hareketlerin riskini büyütüyor.

Bugün geldiğimiz noktada piyasalarda “rahatlama” duygusu hâkim olabilir. Ancak bu rahatlama geçici olmaya mahkûm. Faiz indirimlerinin uzun vadede ne ölçüde sürdürülebileceği, enflasyonun hangi seviyelerde denge bulacağı ve küresel büyümenin nasıl şekilleneceği, önümüzdeki ayların asıl belirleyicisi olacak. Fed’in tek bir hamlesi bile dünya piyasalarının yönünü kökten değiştirebilirken, küresel ekonomi adeta ip üzerinde yürüyor.