Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) 24 Temmuz’da gerçekleştireceği Para Politikası Kurulu toplantısı, ekonomi çevrelerinde merakla bekleniyor.
Enflasyonla mücadelede kararlı bir duruş sergileyen TCMB’nin, politika faizinde nasıl bir adım atacağı tartışılırken, ABD’li yatırım bankası Goldman Sachs’tan gelen sürpriz faiz tahmini, gündemi bir anda değiştirdi. Banka, genel piyasa beklentisinin üzerinde, 350 baz puanlık bir faiz indirimi öngörerek dikkatleri üzerine çekti.
Piyasa genelinde hâkim olan beklenti 250 baz puanlık bir indirim yönünde şekillenmişken, Goldman Sachs analistlerinin daha agresif bir indirime işaret etmesi, hem iç hem de dış yatırımcılar açısından politika yönelimine dair yeni soruları beraberinde getiriyor. Peki bu tahminin arkasında ne var? Goldman Sachs, neden daha yüksek bir faiz indirimi öngörüyor?
Analistlere göre, bu beklentinin temelinde olumlu makroekonomik gelişmeler yer alıyor. Dezenflasyon sürecinin başladığına, döviz rezervlerinde toparlanmanın hızlandığına ve dolarizasyonda sınırlı da olsa bir çözülmenin yaşandığına dikkat çeken banka, parasal genişleme adımlarının hızla törpülenmesini gerektirecek bir tablo olmadığını savunuyor. Bu görüş, TCMB’nin faiz indirimi konusunda eli rahat bir konumda olduğu yorumunu da beraberinde getiriyor.
Ancak Goldman Sachs analistleri, bu iyimserliğe rağmen tahminlerine yönelik risklerin de farkında. Özellikle TL mevduatlara getirilen stopaj artışı ve devam eden siyasi belirsizlikler, daha temkinli bir indirimin de masada olduğunu gösteriyor. Bu unsurlar, yatırım kararlarını ve ekonomik beklentileri şekillendiren hassas faktörler olarak öne çıkıyor.
Burada dikkat çekici bir başka husus ise Goldman Sachs’ın tahmininin, yalnızca bir ekonomik okuma değil, aynı zamanda siyasi ve yapısal dinamiklerin bir değerlendirmesi olması. Türkiye ekonomisinin geçmiş yıllarda yaşadığı kırılganlıklar, politika kararlarında öngörülebilirliği ön plana çıkarırken, uluslararası yatırımcılar için sinyal niteliğinde her mesaj büyük önem taşıyor. Bu nedenle faiz kararına dair bu denli iddialı bir tahmin, Türkiye’nin ekonomik görünümünün dışarıdan nasıl okunduğuna dair ipuçları da sunuyor.
Köklü yatırım bankalarının tahminleri, her ne kadar mutlak gerçekler olmasa da piyasalar üzerinde psikolojik etki yaratır. Bu bağlamda Goldman Sachs’ın öngörüsü, sadece bir faiz oranı beklentisi değil, aynı zamanda Türkiye ekonomisinin normalleşme sürecine dair uluslararası bakış açısını da ortaya koyuyor.
Sonuç olarak, TCMB’nin önümüzdeki hafta vereceği karar, yalnızca kısa vadeli piyasa tepkileri açısından değil, orta ve uzun vadeli ekonomik rota bakımından da kritik bir gösterge olacak. Faiz kararının, hem içeride ekonomik aktörlerin güvenini hem de dışarıda yatırımcıların Türkiye algısını yeniden şekillendirme potansiyeli bulunuyor. Bu bağlamda, Goldman Sachs’ın tahmini, sadece rakamlara değil, Türkiye’nin ekonomik anlatısına da yön veren bir değerlendirme olarak okunmalı.









