Erdoğan–Trump Görüşmesi: Savunma ve Ekonomi Dengesi

Görüşmenin merkezinde savunma sanayi ve havacılık iş birlikleri yer alırken, ekonomik denge unsurları da masanın önemli başlıkları arasında.

Perşembe günü yapılacak Erdoğan–Trump görüşmesi, yalnızca diplomatik bir temas değil, aynı zamanda Türkiye–ABD ilişkilerinde yeni bir dönüm noktası olma potansiyeli taşıyor. Görüşmenin merkezinde savunma sanayi ve havacılık iş birlikleri yer alırken, ekonomik denge unsurları da masanın önemli başlıkları arasında.

Ankara’nın en büyük beklentisi, uzun süredir gündemde olan F-35 programına geri dönüş ihtimali. Türkiye’nin S-400 alımı sonrasında devre dışı bırakıldığı program, yalnızca savaş uçağı tedarikini değil, aynı zamanda Türk şirketlerinin üretim zincirine yeniden dahil olmasını da içeriyor. Eğer Washington, CAATSA yaptırımlarında esneklik gösterir ve S-400 meselesinde daha yumuşak bir tavır alırsa, Türkiye’nin programdaki haklarının iadesi mümkün olabilir. Bu senaryo, savunma sanayisi açısından yalnızca teknoloji transferi değil, milyarlarca dolarlık sanayi katkısı anlamına da geliyor.

Masadaki tek konu F-35 değil. Türkiye, aynı zamanda 40 adet yeni nesil F-16 Viper uçağı, bunlara bağlı mühimmat ve yedek motor alımı için de düğmeye basmış durumda. Türkiye, ABD’den sonra en büyük F-16 filosuna sahip ülke konumunda. Ancak yaşlanan F-4 filosunun devreden çıkması, hava kuvvetlerinin modernizasyonunu zorunlu kılıyor. Bu bağlamda F-16’ların yeni partisi, kısa vadede hava gücünde sürekliliği garanti edecek.

Kritik başlıklardan biri de motor teknolojisi. Ankara, ABD yapımı F110 ve F404 motorlarının montaj izniyle birlikte, bu motorların yerli projelerde kullanılabilmesini hedefliyor. Milli muharip uçak Kaan ve jet eğitim uçağı Hurjet için motor tedarikinde dışa bağımlılığın azaltılması, Türkiye’nin uzun vadeli stratejisinin temel parçası. Washington’un bu konuda net bir yanıt vermemiş olması, görüşmenin sonucuna dair beklentileri daha da kritik hale getiriyor.

İşin ekonomik boyutunda ise Türkiye’nin Boeing’den yüzlerce yolcu uçağı alımını masaya getirmesi dikkat çekiyor. Bu alım, yalnızca sivil havacılık filolarını güçlendirmekle kalmayacak, aynı zamanda ticaret hacmini de büyütecek. Ancak Ankara, bu anlaşmaları 10 milyar doların üzerinde yerli üretim katkısıyla dengelemeyi amaçlıyor. Yani Türkiye, salt bir alıcı konumunda değil; üretim zincirinin parçası olmak istiyor.

Tüm bu gelişmeler, Erdoğan–Trump görüşmesinin yalnızca ikili ilişkilerin kısa vadeli gündemini değil, aynı zamanda savunma ve havacılık sektörlerinde geleceğe dönük stratejik yönelimleri de belirleyeceğini gösteriyor. Ankara açısından en kritik mesele, ABD ile iş birliğinin yeniden karşılıklı güven çerçevesinde kurulup kurulamayacağı. Eğer bu güven tesis edilebilirse, hem F-35 programında hem de motor teknolojilerinde Türkiye–ABD ilişkilerinde yeni bir sayfa açılabilir.

Sonuçta görüşmenin seyrini belirleyecek temel unsur, Washington’un S-400 meselesindeki tutumu olacak. Türkiye masaya yalnızca alım projeleri değil, aynı zamanda üretim ve teknoloji transferi beklentilerini de koymuş durumda. Eğer ABD bu beklentilere kayıtsız kalmazsa, savunma sanayinde önümüzdeki yılları şekillendirecek kritik bir uzlaşıya şahit olabiliriz.