Türkiye Ekonomisi Yeni Bir Eşiğe mi Geliyor?
ING Global tarafından yayımlanan son Türkiye raporu, para politikasında yeni bir dönüm noktasına yaklaşıldığına işaret ediyor. Raporda yer alan büyüme, enflasyon ve faiz değerlendirmeleri, ekonomide ivme kaybının belirginleştiği ve bunun Merkez Bankası kararlarına daha fazla alan açabileceği yönünde güçlü ipuçları barındırıyor. Özellikle kasım ayı enflasyon verisinin beklentilerin altında kalması ihtimali, piyasaların faiz indirimi senaryolarını daha yüksek sesle konuşmasına neden olabilir.
Rapora göre hem arz hem de talep cephesinden gelen göstergeler, Türkiye ekonomisinde büyümenin yavaşladığını ortaya koyuyor. Üçüncü çeyrek için yüzde 3,8’lik yıllık büyüme tahmini, son yıllardaki güçlü büyüme dönemine kıyasla daha ılımlı bir tabloya işaret ediyor. Bu durum, sıkı para politikasının iç talep üzerindeki etkilerinin artık daha net hissedilmeye başlandığını gösteriyor. Talepteki bu soğuma, enflasyon cephesinde de aşağı yönlü riskleri güçlendiren önemli bir unsur olarak öne çıkıyor.
ING’in kasım ayı için aylık yüzde 1,3, yıllık bazda ise yüzde 31,6 seviyesinde enflasyon tahmininde bulunması, dezenflasyon sürecinin beklentilere paralel şekilde ilerlediğine işaret ediyor. Ancak raporda asıl dikkat çeken nokta, bu tahminlerin bile altında bir enflasyon gerçekleşmesi durumunda faiz beklentilerinin hızla değişebileceği vurgusu oldu. Böyle bir senaryoda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası için 100 baz puanın üzerinde bir faiz indirimi beklentisinin güçlenebileceği ifade ediliyor. Bu, piyasaların artık sadece “faiz indirimi olur mu?” sorusunu değil, “ne kadar güçlü olur?” sorusunu sormaya başladığını gösteriyor.
Burada kritik tarih, kasım ayı enflasyon verisinin açıklanacağı gün. Veriler 3 Aralık’ta Türkiye İstatistik Kurumu tarafından duyurulacak ve yalnızca aylık fiyat artışlarının değil, para politikasının yönü açısından da belirleyici olacak. Beklentilerin altında bir veri, Merkez Bankası’nın elini rahatlatırken; beklentilere yakın ya da üzerindeki bir gerçekleşme ise temkinli duruşun bir süre daha korunmasına yol açabilir.
Ancak faiz indirimi tartışmasını yalnızca enflasyon verisine indirgemek eksik olur. Küresel finansal koşullar, jeopolitik riskler ve sermaye akımlarının seyri de Merkez Bankası’nın karar setinde önemli yer tutuyor. Türkiye’de risk priminin gerilemesi ve finansal istikrar göstergelerindeki iyileşme, faiz indirimi için zemin hazırlayan unsurlar arasında. Buna karşın erken ve agresif bir gevşemenin, kazanılmış dezenflasyon ivmesini zedeleme riski de göz ardı edilemiyor.
Bu noktada ekonomideki yavaşlama ile fiyat istikrarı arasındaki denge belirleyici olacak. Büyümenin kontrollü şekilde yavaşlaması, mali disiplinin sürmesi ve beklentilerin iyi yönetilmesi halinde, ölçülü bir faiz indirimi süreci ekonomiye nefes aldırabilir. Aksi halde, piyasanın erken rahatlaması fiyatlama davranışlarını yeniden bozabilir. ING Global’in raporu, bu ince çizginin artık çok daha görünür hale geldiğini gösteriyor: Türkiye ekonomisi için bir sonraki adım, sadece rakamların değil, güvenin de hassas terazisinde tartılacak.










