Kasım ayına ait Sektörel Enflasyon Beklentileri, ekonomi yönetiminin uzun süredir üzerinde durduğu dezenflasyon sürecinin toplumsal algıda karşılık bulmaya başladığını gösteren önemli ipuçları sunuyor. Özellikle hanehalkı tarafında belirginleşen iyileşme, yalnızca fiyat artış hızına yönelik bir beklenti değişimi değil; aynı zamanda geleceğe dair ekonomik güvenin yavaş fakat istikrarlı bir şekilde toparlandığının da göstergesi. Türkiye ekonomisinin son yıllardaki en kritik meselelerinden biri olan yüksek enflasyon, artık sadece teknik raporlarda değil, günlük hayatın her noktasında hissediliyordu. Bugün gelinen noktada, bu baskının hafiflediğine dair işaretler daha görünür hale geliyor.
Piyasa katılımcılarının 12 ay sonrası enflasyon beklentisi hafif bir artışla %23,49’a yükselirken, reel sektörün beklentisinin %35,70’e gerilemesi dikkat çekiyor. Ancak en çarpıcı veri, hanehalkının beklentisindeki 2,15 puanlık düşüş. %52,24 seviyesine gerileyen bu tahmin, tüketicilerin daha önce çok yüksek seviyelere sıkışmış enflasyon algısında belirgin bir çözülmeye işaret ediyor. Bu sadece sayısal bir gerileme değil; toplumun ekonomik gidişata bakışında bir yumuşama, bir nebze rahatlama anlamına geliyor. Gelecek 12 ayda enflasyonun düşeceğini bekleyen hanehalkı oranının azalması ise, beklentilerin daha temkinli ama gerçekçi bir zemine oturduğunu gösteriyor.
Bu tabloyu ekonomi yönetiminin değerlendirmeleri de destekliyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıklamaları, dezenflasyon politikasının etkilerinin zamanla daha net hissedileceği yönünde. Şimşek’in özellikle fiyatlama davranışlarındaki katılığın çözülmesi vurgusu son derece kritik. Çünkü Türkiye’de yıllardır süren enflasyon sarmalını besleyen önemli unsurlardan biri, firmaların ve tüketicilerin geçmiş enflasyona bakarak fiyatlama yapmasıydı. Beklentilerdeki bu iyileşme, söz konusu davranış kalıbının kırılması için önemli bir başlangıç noktası olabilir.
Makroekonomik ajanda ise hem yurt içinde hem de küresel düzeyde yoğun seyrediyor. TCMB Başkanı Fatih Karahan’ın bu akşam yapacağı ‘Para Politikası ve Ekonomik Görünüm’ başlıklı canlı yayın, politika patikası ve iletişim dili açısından merakla bekleniyor. Enflasyonda kademeli iyileşmenin sinyallerinin belirginleşmesi, Aralık ayı PPK toplantısında Akbank Ekonomik Araştırmalar’ın öngördüğü 150 baz puanlık faiz indirimi ihtimalini güçlendiriyor. Ancak Merkez Bankası’nın attığı her adımın, beklenti yönetimi açısından son derece hassas olduğu unutulmamalı. Bu nedenle iletişimdeki netlik, uygulamadaki sıkılık ve tahminlerdeki şeffaflık kritik önem taşıyor.
Küresel cephede de önemli gelişmeler gündemde. ABD’de yeni Fed başkanının kim olacağına yönelik süreç yakından izlenirken, Trump’ın faiz indirim politikasına yakın duran Kevin Hassett isminin öne çıkması, küresel faiz ortamına ilişkin beklentileri yeniden şekillendiriyor. Bugün açıklanacak ABD işsizlik maaşı başvuruları ve dayanıklı mal siparişleri verileri, Fed’in politika patikasına dair yeni işaretler sunacak. Ayrıca Fed’in yılda sekiz kez yayınladığı Bej Kitap, ABD ekonomisinin mevcut durumuna ilişkin önemli ipuçları verecek.
Tüm bu gelişmeler bir araya geldiğinde, Türkiye’nin dezenflasyon patikasında zor ama doğru bir yol izlediğini söylemek mümkün. Ancak bu yol, yalnızca para politikasının sıkılığıyla değil; mali disiplinin devamı, yapısal dönüşüm adımları, verimliliği artıracak reformlar ve öngörülebilir bir yatırım ortamı ile desteklendiğinde kalıcı bir başarıya ulaşabilir. Bugün yayımlanan enflasyon beklentileri verileri umut verici olsa da, henüz kat edilmesi gereken uzun bir mesafe olduğu açık. Ekonomik güvenin yeniden tesis edilmesi, ancak bu kararlılığın sürdürülebilir olmasıyla mümkün.
Türkiye ekonomisi için en kritik eşik, beklentilerin kalıcı olarak çıpalanmasıdır. Toplumun enflasyon algısındaki iyileşme ise bu sürecin en değerli parçalarından biri. Bugün ortaya çıkan olumlu sinyaller, doğru politikalar ile desteklendiği takdirde, gelecek yıllarda çok daha güçlü bir makroekonomik zeminin kurulmasına katkı sağlayacaktır.









