Ekonomik Gerilim Hattı: Faizler Neden Düşmüyor?

Küresel ekonomi son yıllarda birbirini takip eden krizlerle sarsılırken, faiz oranlarının kalıcı biçimde düşmemesi hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde ekonomi politikalarının en temel tartışma konularından biri haline geldi. Enflasyonun kalıcılığı, jeopolitik çatışmalar, enerji ve emtia fiyatlarındaki dalgalanmalar ile küresel ticaret savaşlarının yeniden gündeme gelmesi, faizleri yüksek seviyelerde tutan başlıca nedenler arasında yer alıyor. Faizlerin neden düşmediğini anlamak için bu gerilim hattının hem dünyadaki hem de Türkiye’deki yansımalarına bakmak gerekiyor.

Dünya genelinde özellikle ABD Merkez Bankası’nın faiz politikası belirleyici unsur olmaya devam ediyor. Pandemi sonrası uygulanan genişleyici politikaların yarattığı talep enflasyonu, arz zincirlerindeki kırılmalar ve enerji fiyatlarındaki sert artış, küresel ölçekte fiyat baskısını artırdı. FED ve Avrupa Merkez Bankası gibi büyük aktörler, enflasyonu kontrol altına almak için faizleri yüksek seviyelerde tutmaya yöneldi. Bu da küresel likiditenin daralmasına, gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışlarının hızlanmasına ve risk primlerinin yükselmesine neden oldu. Ukrayna savaşı, Tayvan üzerinden ABD-Çin gerilimi, Orta Doğu’da tırmanan çatışmalar gibi jeopolitik faktörler de güvenli liman arayışını artırarak doların gücünü pekiştirdi. Böyle bir tabloda küresel faizlerin hızla düşmesi için henüz gerekli ortam oluşmuş değil.

Türkiye açısından bakıldığında ise tablo çok daha katmanlı. Yıllardır süren yüksek enflasyon, kurdaki dalgalanmalar ve dış finansmana duyulan ihtiyaç, faizleri ekonominin en kritik tartışma alanı haline getirdi. Türkiye’de son dönemde uygulanan sıkı para politikası, enflasyonu kalıcı biçimde düşürme amacına hizmet ederken, aynı zamanda kredi kanallarını daraltıyor ve büyüme üzerinde baskı yaratıyor. Ancak yüksek enflasyon beklentilerinin tam olarak kırılmaması, jeopolitik risklerin Türkiye’nin risk primini yukarıda tutması ve dış finansman ihtiyacının devam etmesi, faizlerin düşürülmesini geciktiriyor. Özellikle enerji fiyatlarının küresel oynaklığı ve bölgesel gerilimler, Türkiye’nin cari denge üzerinde baskı oluştururken, para politikası açısından da manevra alanını daraltıyor.

Bu süreçte faizlerin neden düşmediğine dair tartışmalarda bir başka önemli faktör de güven meselesi. Küresel yatırımcılar açısından güven, öngörülebilirlik ve fiyat istikrarı faiz politikasının seyrinde belirleyici oluyor. Eğer ekonomide şeffaflık, veri güvenilirliği ve siyasi istikrar konusunda soru işaretleri varsa, yatırımcıların risk primi artıyor ve bu da faizlerin daha uzun süre yüksek kalmasına yol açıyor. Türkiye’de zaman zaman yaşanan ani kur hareketleri, yatırımcıların beklentilerini şekillendiren unsurlar arasında. Dolayısıyla faizlerin düşmesi için yalnızca enflasyonda düşüş değil, aynı zamanda güven ortamının güçlenmesi de kritik önem taşıyor.

Özetle dünya ve Türkiye ekonomisi, adeta bir gerilim hattının üzerinde ilerliyor. Enerji krizi, savaşlar, ticaret anlaşmazlıkları ve küresel güç dengelerindeki kırılmalar, faizlerin düşmesini engelliyor. Türkiye özelinde ise bu tabloya yüksek enflasyon, dış borçlanma ihtiyacı ve güven sorunları ekleniyor. Faizlerin kalıcı biçimde düşebilmesi için sadece ekonomik göstergelerde değil, aynı zamanda siyasi ve jeopolitik alanda da dengelerin yeniden kurulması gerekiyor. Aksi halde hem dünyada hem de Türkiye’de yüksek faiz, yatırımcılar ve tüketiciler açısından bir süre daha hayatın ayrılmaz bir parçası olmaya devam edecek.