Ekonomide “Nas Modeli”, son yıllarda Türkiye’de uygulanan ekonomi politikalarının kavramsal olarak tanımlandığı, dini referansla şekillendirilmiş bir yaklaşımı ifade eder. “Nas” ifadesi, İslam dininde değişmez hükümler anlamına gelir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından dile getirilen bu model, özellikle faiz karşıtlığı üzerine kurulu bir ekonomik yönelimi temsil eder. Bu yaklaşıma göre, yüksek faiz oranları hem ekonomik hem de ahlaki açıdan uygun değildir; bunun yerine üretim, ihracat ve istihdamı önceleyen bir strateji izlenmelidir. Modelin özü, faizi düşürerek yatırımı ve üretimi teşvik etmeye yöneliktir.
Bu modelin pratikteki yansımaları, özellikle 2021 sonrasında Merkez Bankası’nın politika faizlerinde indirime gitmesiyle belirginleşmiştir. O dönemden itibaren faizler indirilmiş, kur korumalı mevduat gibi uygulamalarla TL’deki değer kaybının önüne geçilmeye çalışılmıştır. Ancak bu süreçte döviz kurlarında ve enflasyonda hızlı bir artış yaşanmış, halkın alım gücü ciddi şekilde düşmüştür. TÜİK verilerine göre, 2021 sonunda yıllık enflasyon %36 seviyesinde iken, 2022 sonuna doğru %64’lere ulaşmıştır. Bu durum, enflasyonun kontrolden çıkmasına neden olmuş, modelin etkinliği geniş bir tartışma konusu haline gelmiştir.
Nas Modeli’ne yöneltilen eleştiriler genellikle klasik iktisat teorilerinin temel varsayımları üzerinden şekillenmektedir. Geleneksel ekonomi modellerinde, yüksek enflasyonla mücadelede en etkili araç olarak faiz artışı kabul edilirken, Nas Modeli bu ilişkiyi reddetmekte ve düşük faiz ile üretimi desteklemenin enflasyonu düşüreceği varsayımını taşımaktadır. Ancak pratikte Türkiye örneğinde görüldüğü gibi, faiz düşürülmesine rağmen enflasyonun artması, bu modelin kısa vadede beklenen sonuçları üretmediğine işaret etmiştir.
Bu bağlamda, Nas Modeli aynı zamanda millî ekonomi ilkesiyle de ilişkilendirilmektedir. Millî ekonomi ilkesi, ekonomik bağımsızlığı ve yerli üretimi önceleyen bir anlayıştır. Bu anlayış, dışa bağımlılığı azaltmayı, ithalat yerine ihracatı teşvik etmeyi, ve stratejik sektörlerde yerli üreticileri korumayı amaçlar. Ancak sadece söylemde millîleşme çağrısı yapılması yeterli değildir; bu ilkenin başarısı, teknoloji geliştirme kapasitesi, eğitim politikaları ve yapısal reformlarla desteklenmesiyle mümkündür.
Millî muhasebe sistemi (MMS – İngilizce: national account systems, NAS) bu tür politikaların ölçülebilirliğini ve şeffaflığını sağlamak adına büyük önem taşır. Milli gelir, üretim, tüketim ve yatırım gibi temel ekonomik göstergelerin kayıt altına alınmasını sağlayan bu sistem, ekonominin sağlıklı yönetimi için gereklidir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayınlanan GSYH verileri, devletin mali disiplininden vatandaşın tüketim kalıplarına kadar birçok alanın analiz edilmesine olanak tanır. Örneğin, 2024 yılı GSYH verilerine göre hizmet sektörünün payı %56 seviyesine çıkarken, sanayi ve tarımın payları gerilemiştir. Bu durum, üretim odaklı bir millî ekonomi hedefiyle çelişen bir tabloyu ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak, Nas Modeli teorik olarak alternatif bir ekonomik model arayışını temsil etse de, pratiğe yansımasında ciddi yapısal sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Modelin başarıya ulaşabilmesi için sadece faiz politikasına odaklanmak değil, aynı zamanda üretim altyapısının güçlendirilmesi, hukuk sisteminin şeffaf ve güvenilir hale getirilmesi, eğitimle insan kaynağının niteliğinin artırılması gibi çok yönlü politikaların birlikte yürütülmesi gerekmektedir. Aksi halde, ekonomik göstergelerde yaşanan bozulma, halkın refahında daha fazla erimeye yol açacaktır.