Doların Üzerindeki Baskı Artıyor: Küresel Dengeler Yeniden Şekilleniyor

Küresel piyasalarda son dönemde en çok tartışılan konulardan biri, doların geleceği. Uzun bir süredir yüksek seviyelerde seyreden dolar endeksi (DXY), ABD ekonomisinin mevcut performansına rağmen bu gücünü korumakta zorlanıyor. Goldman Sachs tarafından yayımlanan son analiz, bu çelişkiye dikkat çekiyor ve doların önümüzdeki dönemde değer kaybına uğrayabileceğine işaret ediyor.

ABD ekonomisi, son yıllarda küresel para birimleri arasında doları adeta ayrıcalıklı bir noktaya taşımıştı. Ancak büyümenin ivme kaybetmesi ve iş gücü piyasasındaki gevşeme sinyalleri, bu avantajın artık eskisi kadar güçlü olmadığını gösteriyor. Doların gücü, yalnızca Fed’in faiz politikalarına değil, aynı zamanda iş gücü arzındaki dengelere ve küresel yatırımcıların risk algısına da bağlı. Bugün bu dinamikler dolara destek olmak yerine onu sınırlayan bir etki yaratıyor.

Jackson Hole Ekonomi Politikası Sempozyumu bu hafta yatırımcıların odağında. Geçmiş yıllarda küresel piyasalar açısından önemli sinyaller üreten bu buluşmada, Fed yetkililerinden net politika yönlendirmeleri beklemek gerçekçi olmayabilir. Ancak temkinli açıklamalar bile piyasalarda yankı bulacak. Özellikle faiz indirimi olasılığının zımnen de olsa dile getirilmesi, doların üzerindeki baskıyı artırabilecek bir unsur olarak öne çıkıyor. Goldman Sachs’ın temel senaryosu da bu yönde: yıl içinde üç kez 25 baz puanlık faiz indirimi. Böyle bir senaryoda doların cazibesinin azalması kaçınılmaz görünüyor.

İş gücü piyasası tarafında ise, dengeli istihdamın daha düşük bir eşiğe gerilediği vurgusu dikkat çekici. Bu durum, potansiyel büyümede yavaşlamayı ve doğal faiz oranlarında düşüşü beraberinde getirebilir. Kısacası, doların değerini taşıyan temel taşlardan biri olan güçlü iş gücü piyasası algısı da artık kırılgan hale geliyor.

Enflasyon verileri ise Fed’in elini rahatlatıyor. Üretici fiyat endeksindeki (ÜFE) ılımlı seyir, tüketici fiyatlarında keskin bir baskı yaratmıyor. Bu tablo, merkez bankasına sert mali sıkılaşma politikalarına gerek kalmadan manevra alanı tanıyor. Yani Fed’in “daha esnek” bir para politikası uygulaması için uygun zemin oluşmuş durumda.

Şirketler açısından bakıldığında tablo daha karışık. Talepteki belirsizlikler, artan maliyetler ve küresel ticaretteki güvensizlik, işletmelerin kârlılıklarını olumsuz yönde etkiliyor. Yatırım kararlarının ötelenmesi, büyüme dinamiklerinin daha da zayıflamasına yol açabilir. Böyle bir tabloda dolar endeksinde geri çekilme ihtimali güçleniyor.

Doların önümüzdeki dönemde değer kaybı yaşaması yalnızca ABD açısından değil, küresel ekonomi için de yeni dengeler anlamına geliyor. Zayıflayan dolar, emtia fiyatlarını destekleyebilir, gelişmekte olan ülke piyasalarına sermaye akışını hızlandırabilir ve küresel ticaret dengelerini yeniden şekillendirebilir. Ancak bu, aynı zamanda küresel piyasalarda volatiliteyi artıracak bir gelişme olacaktır.

Bugün gelinen noktada doların seyri, yalnızca Fed’in faiz adımlarına bağlı değil. Ekonomik büyümeden iş gücü piyasasına, küresel yatırımcı psikolojisinden şirket kârlılığına kadar birçok parametre, önümüzdeki dönemde Amerikan para birimini yönlendirecek. Goldman Sachs’ın öngörüsü, aslında bir uyarı niteliği taşıyor: Doların zirvede kalma dönemi sona eriyor olabilir ve küresel sermaye yeni adresler arayabilir.