Dezenflasyonun İnşası ve Sabır Sınavı: Merkez Bankası’nın Yeni İmtihanı

TCMB Başkanı Karahan, sıkı para politikasının tavizsiz süreceğini vurgularken fiyat istikrarının büyüme ve refahın anahtarı olduğunu söyledi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’ın İstanbul’da yaptığı sunum, yalnızca teknik bir para politikası değerlendirmesi değil, aynı zamanda önümüzdeki dönemin ekonomi siyasetine dair net bir çerçeve sundu. Karahan’ın verdiği mesajların merkezinde tek bir kavram vardı: fiyat istikrarı sağlanana kadar tavizsiz sürecek sıkı para politikası. Bu vurgu, bir tercih değil zorunluluk olarak ele alınıyor ve bunun arkasında son yılların tecrübeyle sabit maliyetleri bulunuyor.

Karahan’ın reel sektörle kurulan temaslara özellikle dikkat çekmesi önemliydi. Yüzlerce değil, on binlerce firmayla yapılan doğrudan görüşmelerden elde edilen nitelikli bilginin karar alma süreçlerine dahil edilmesi, para politikasının teoriden kopuk olmadığını gösteriyor. Merkez Bankası’nın sahaya kulak veren bu yaklaşımı, atılan adımların yalnızca sayısal verilere değil, beklenti ve davranışlara da odaklandığını ortaya koyuyor. Zira enflasyon dediğimiz olgu, büyük ölçüde beklentilerle beslenen sosyoekonomik bir gerçeklik.

Sunumda paylaşılan rezerv ve KKM verileri, uygulanan politikanın somut sonuçlarını da gözler önüne seriyor. Rezervlerde 118 milyar dolarlık artış ve KKM bakiyesinin neredeyse sıfırlanması, finansal istikrar açısından küçümsenmeyecek kazanımlar. Bu gelişmeler, bir yandan Türk lirasına olan güveni desteklerken diğer yandan para politikasının aktarım mekanizmasını güçlendiriyor. Kur üzerindeki baskının azalması, dezenflasyon sürecinin en kritik ayaklarından biri olarak öne çıkıyor.

Karahan’ın altını çizdiği bir diğer nokta, enflasyondaki gerilemenin yalnızca baz etkisine dayanmadığı. Talepte dengelenme, fiyatlama davranışlarında normalleşme ve beklentilerdeki iyileşme, düşüşün daha genele yayılan ve kalıcı bir zemine oturduğunu gösteriyor. Mayıs 2024’ten bu yana süregelen bu eğilim, hizmet enflasyonunda kira ve eğitim gibi kalemlerin direncine rağmen devam ediyor. Maliyet artışlarındaki yavaşlama ise önümüzdeki dönem adına umut veren bir sinyal.

Faiz tartışmalarına yönelik mesajlar ise oldukça net. Karahan’ın “faiz indirimleri ancak enflasyon kontrol altındayken etkili olabilir” ifadesi, erken gevşemenin yaratacağı risklere açık bir uyarı niteliğinde. Burada verilen mesaj şu: Politika faizi tek başına sihirli bir araç değil. Asıl belirleyici olan, beklentilerin kalıcı biçimde iyileştirilmesi. Bu sağlandığında kredi ve tahvil faizleri zaten kendiliğinden geriliyor ve para politikasının etkisi güçleniyor.

Asıl mesele, Merkez Bankası’nın bu kararlılığı ne kadar süre koruyabileceği ve bunun toplumsal sabırla nasıl kesişeceği. Sıkı para politikası kısa vadede krediye erişimi zorlaştırıyor, büyüme üzerinde baskı yaratıyor ve bazı sektörlerde rahatsızlık doğuruyor. Ancak Karahan’ın da vurguladığı gibi, yüksek enflasyonun maliyeti çok daha ağır: istikrarsız büyüme, eriyen alım gücü ve düşen verimlilik. Bugün kaçınılan acı, yarın katlanarak geri dönüyor.

Bu nedenle Merkez Bankası’nın çizdiği çerçeve, yalnızca teknik bir yol haritası değil, aynı zamanda bir sabır sözleşmesi. Toplumdan beklenen sabrın karşılığında vaat edilen şey ise net: kalıcı fiyat istikrarı, öngörülebilir bir yatırım ortamı ve genele yayılan refah artışı. Dezenflasyon yavaşlayabilir, inişli çıkışlı ilerleyebilir; ancak esas olan yön duygusunun kaybedilmemesi. Karahan’ın mesajı tam da bu noktada anlam kazanıyor: yön belli, geri dönüş yok.