Dalgalı Piyasalarda Yol Haritası: Akıllı Yatırımcının On Maddelik Rehberi

Borsa İstanbul uzun süredir yatırımcının beklediği güçlü hareketi nihayet geçtiğimiz hafta verdi. Bankaların başı çektiği yaygın alım dalgası, endeksi haftalık bazda yüzde 9’un üzerinde yükseltti ve yılbaşından bu yana getiride yeniden pozitif bölgeye taşıdı. Üstelik bu toparlanma yalnızca banka hisseleriyle sınırlı kalmadı; aracı kurumlar, spor, iletişim, gıda ve taş-toprak gibi sektörler de güçlü performans sergileyerek piyasaya yaygın bir nefes aldırdı. Artan işlem hacmiyle birlikte güven tazelenmiş görünüyor. Ancak bu tablo, yatırımcının artık daha seçici olmasını gerektiren bir döneme de işaret ediyor. Dalga boylarının giderek büyüdüğü, küresel belirsizliklerin ve iç dinamiklerin birbirine karıştığı bir ortamda, akıllı yatırımcı için on maddelik bir strateji rehberi öne çıkıyor.

Öncelikle artık yalnızca endeksi izleyerek karar vermek eskisi kadar sağlıklı değil. Düşük piyasa değeri / defter değeri (PD/DD) oranına sahip, güçlü bilanço açıklayan şirketlerin ayrıştığı bu dönemde hisse bazlı analiz yapmak adeta mecburiyet halini aldı. Yatırımcıların yalnızca sektör veya endeks trendine kapılmadan, şirketlerin finansallarına, borçluluk oranlarına ve nakit akışlarına odaklanması gerekiyor. Öte yandan, piyasalarda yaşanan hızlı yükselişler ardından düzeltmelerin gelmesi son derece olağan. Bu yüzden kademeli alım yapmak ve stop-loss disipliniyle hareket etmek, olası ters rüzgârlara karşı koruyucu bir zırh sağlıyor.

Portföyünde fon bulunduranlar için de seçici davranmak kritik. Yönetim ücretleri makul, stratejisi şeffaf ve portföy kompozisyonu net şekilde takip edilebilen fonlar, uzun vadede daha sağlıklı bir getiri potansiyeli sunuyor. Aynı zamanda defansif sektörleri göz ardı etmemek, yatırımcıyı dalgalı dönemlerde koruyacak önemli bir adım. Gıda, içecek, iletişim ve ulaştırma gibi nakit akışı güçlü alanlar, olası çalkantılarda portföyün değerini savunan kaleler haline gelebiliyor.

Bir diğer sık düşülen yanılgı ise döviz tarafında yaşanıyor. Dolar ve euro son dönemde sınırlı bir bant içinde seyredince, pek çok yatırımcı bunu bir fırsat olarak yorumluyor. Oysa döviz pozisyonlarının taşıma maliyeti, özellikle faiz farklarının yüksek olduğu bu dönemde göz ardı edilmemeli. Dövizde yönsüzlük, rehavete kapılmak için değil daha dikkatli olmak için bir işaret.

Altını portföyden tamamen çıkarmak için de henüz erken. Küresel piyasalarda faiz kararları, büyüme endişeleri ve jeopolitik riskler altının hala bir denge unsuru olmasını sağlıyor. Portföyün bir kısmında altın tutmak, riskleri dağıtmak adına akılcı bir strateji olmaya devam ediyor.

Bu süreçte ikinci çeyrek bilançolarının açıklanacağı takvim de hızla yaklaşıyor. Şirketlerin beklentilerin üzerinde kâr açıklayabileceği öngörülerine odaklanmak, getiri fırsatlarını artırabilir. Aynı zamanda portföylerde reel getiri hedefinin öne çıkması gereken bir döneme girildiği de unutulmamalı. Enflasyonun altında kalan sabit getirili enstrümanlara ağırlık vermek, tasarrufların reel olarak erimesine yol açabilir. Bu yüzden hedef, enflasyonun üzerinde getiri sağlamak olmalı.

Borsa İstanbul’da kalıcı yükseliş için ise yabancı yatırımcının ilgisi kritik bir rol oynuyor. Yabancı takas oranları dikkatle izlenmeli. Çünkü kalıcı trendler çoğu zaman güçlü yabancı alımlarıyla destekleniyor. Bunun yanında faiz kararları, enflasyon oranları ve ABD başta olmak üzere dış piyasalardan gelecek büyüme verileri, portföyleri yeniden şekillendirecek güçte. Bu nedenle yatırımcı için esnek bir portföy yapısı ve gelişmelere göre pozisyon ayarlama yeteneği her zamankinden daha önemli hale geliyor.

Özetle, piyasalarda yeniden bir umut dalgası esiyor. Ancak geçmiş tecrübeler gösteriyor ki bu tür çıkışlar uzun vadeye yayılmak isteniyorsa disiplinli strateji, güçlü veri takibi ve sabırlı duruş hayati önemde. Sadece kısa vadeli heyecana kapılan değil, aynı zamanda bilanço okuyan, global riskleri izleyen ve fırsat kadar riski de hesaplayan yatırımcılar bu dönemin gerçek kazananları olacak. Piyasada akıllı para uzun süredir bunu yapıyor; artık bireysel yatırımcıların da aynı yaklaşımı benimsemesinin zamanı geldi.