Uluslararası alanda önemli işlere imza atan Türk şirketlerinden biri olan Çelebi Yer Hizmetleri için Hindistan serüveni artık sona ermiş görünüyor. Yıllar süren operasyonel varlığını ve kurumsal mücadelesini sürdüren Çelebi, Hindistan pazarından dışlanma sürecini adım adım yaşadı. Son gelişmeler ise artık geri dönüşü zor bir aşamaya gelindiğini gösteriyor.
Hindistan ile Pakistan arasında bahar aylarında tırmanan gerginlik, yalnızca diplomatik dengeleri değil, ekonomik ilişkileri de kökten sarstı. Türkiye’nin bu süreçte açık bir şekilde Pakistan’ın yanında yer alması, Yeni Delhi yönetiminde ciddi bir rahatsızlık yarattı. Bu diplomatik tercih, Hint kamuoyunun gözünde Türkiye’ye yönelik negatif bir hava oluşturdu ve bunun ilk büyük ekonomik yansıması Çelebi Yer Hizmetleri üzerinden gerçekleşti.
Çelebi’nin Hindistan’daki varlığı, bir şirketin uluslararasılaşma sürecinde elde edebileceği en kritik başarı örneklerinden biriydi. Ülkenin büyük havalimanlarında yer hizmetleri sunan Çelebi, uzun vadeli imtiyaz sözleşmeleri ile faaliyetlerini sürdürüyor, Hindistan’ın hızla büyüyen sivil havacılık sektöründe ciddi bir oyuncu konumuna yükseliyordu. Ancak Hindistan hükümetinin ulusal güvenlik gerekçesiyle sözleşmeleri iptal etmesi ve ardından gelen yargı sürecinde tüm hukuki itirazların reddedilmesi, bu başarı öyküsünü trajik bir sona dönüştürdü.
İşin hukuki boyutu kadar, diplomatik ve siyasi katmanları da dikkat çekici. Türkiye’nin dış politikadaki pozisyonu ile bir Türk şirketinin ticari faaliyetlerinin bu kadar doğrudan etkilendiği çok az örnek vardır. Bu anlamda Çelebi’nin yaşadıkları, özel sektör ile dış politika ilişkilerinin ne kadar iç içe geçebildiğini açıkça ortaya koyuyor. Üstelik Dışişleri Bakanlığı’nın tüm çabalarına rağmen Hindistan hükümeti, geri adım atmak yerine, yer hizmetleri alanında Türk firmalarına kapıyı tamamen kapatma kararı aldı.
Yargıdan çıkan son karar da bu işin hukuken artık kapanmaya yüz tuttuğunu gösteriyor. Çelebi’nin bağlı ortaklıkları tarafından açılan davalarda mahkemelerin temyiz taleplerini reddetmesi, Hindistan’daki iş kapısının fiilen kapanmasına yol açtı. Gerekçeli kararlar henüz açıklanmamış olsa da, sürecin bu noktaya gelmiş olması bile şirketin pozisyonunun ne kadar zayıfladığını gösteriyor.
Çelebi’nin bu süreçteki açıklamaları da oldukça dikkat çekici. Şirket, hiçbir şekilde Hindistan yasalarına ya da güvenlik hassasiyetlerine aykırı bir faaliyette bulunmadığını vurgulasa da, karar vericiler nezdinde bu açıklamalar karşılık bulmadı. Ulusal güvenlik gerekçesiyle verilen iptaller, uluslararası ticaretin ne kadar kırılgan bir zeminde durduğunu yeniden hatırlattı.
Tüm bu gelişmeler, Çelebi’nin Hindistan’daki faaliyetlerine ilişkin umutların fiilen sona erdiğini gösteriyor. Bu durum yalnızca şirketin bilançosuna zarar vermekle kalmayacak, aynı zamanda Türk şirketlerinin uluslararası pazarlarda yaşadığı politik risklerin önemini de artıracak. Öte yandan bu olay, diğer Türk yatırımcıları için de ciddi bir uyarı niteliği taşıyor. Sadece ekonomik fizibilite değil, jeopolitik riskler ve dış politika dinamikleri de yatırımların kaderini belirleyebiliyor.
Çelebi’nin Hindistan macerası belki sona erdi, ancak bu yaşananlar Türkiye’nin küresel ticaretteki rolünü yeniden değerlendirmesi gerektiğini gösteriyor. Artık dış politikada atılan her adımın, özel sektöre etkisi çok daha dikkatle hesaplanmalı. Zira uluslararası ticaret, sadece rakamlarla değil; diplomasiyle, güvenlikle ve itibarla da şekilleniyor.










